Gökkuşağının altından geçerken...

Gökkuşağının altından geçerken...

18 Nisan 2010 Pazar

YEGâNE GİTAR CENNETİMİZ SRV MÜZİK

YEGâNE GİTAR CENNETİMİZ SRV MÜZİK
00:42 18 Nisan 2010

Ece Dorsay
Türkiye sınırları içinde müzisyen olmak hele de rock ve blues gibi batı kökenli müzikleri icra etmek, şnorkelsiz derin okyanuslara dalma riskini göze almaya benzer. En hesaplı enstrüman bile en azından dolar veya avro üzerinden hesap edilir çünkü Türk malı bir batı enstrümanı bulmak çölde serap görmek kadar hayaldir. Kısacası Amerikan, Meksika, Japon veya en kötü ihtimal Kore malı bir elektro gitar almanız gerekir ki zaten piyasada üzerinde ‘Türk Malı’ yazan elektro gitar bulamazsınız, bulsanız da serap görüyorsunuzdur. Sonuç olarak iyi bir maaşı olmayan insan için tüm bunlar lüksten de öte bir hayaldir. Bu işlere bulaşan da bir daha çıkamaz çünkü her zaman daha iyi bir enstrüman vardır sizi bekleyen. Alıp satmaktan bir hal olursunuz. Üstelik takas işlerinde daha beter zarar edersiniz çünkü ikinci el enstrüman alım fiyatının nerdeyse yarısına elden gider. Hele de kalitesiz bir enstrümansa nerdeyse bedava denecek komik rakamlara elinizden çıkar.
Gitar ve pedal alanların yolu, benim 15 yaşımda ilk delay pedalımı aldığım gün olduğu gibi Yüksek Kaldırım denilen sokaktır. Tramvay durağında son durak yani İstiklal Caddesi’nin sonu Tünel’dir. Senelerdir, yabancı web sitelerinin bize koyduğu ambargo yüzünden buradaki dükkân sahiplerinin ağzının içine bakarız. Gerçi artık internetten veya yurtdışına giden akrabalardan alet edevat getirtenler çoğaldı ama yine de gümrük vergileri ve taşıma vergisi derken, kargo masrafı ve taşınırken zarar görme riski gibi şeyleri göze almak gerekiyor. Bu sebepten halen çoğumuz Tünel meydanına sık sık uğramaktayız.
Asıl konuya uzun bir giriş yaptıktan sonra konuya en güzel yerinden başlamak istiyorum: Amerikan malı enstrümanlara liste fiyatının 3-4 katını ağlaya ağlaya ödediğimiz günler çoktandır geride kaldı. 2000 yılından beri Kadıköy barlar sokağı denilen Kadife Sokak’ta, ismini efsanevi blues gitaristi Stevie Ray Vaughan’dan alan SRV müzik mağazası ve bu hayalimizi gerçekleştiren, işini Türkiye’de en profesyonel yapan Özlem Yaşar Atav var.
Ömrümüzde dokunamayacağımız gitarları, amplileri, pedalları (Rickenbacker, Fender Vintage Reissue, Gretsch, Fender, tüplü ampliler) birinci el kadar temiz (ki kaliteli enstrümanda ikinci el daha değerlidir çünkü gitarın ağacı zamanla değer kazanır, bunu bilen bilir.) enstrümanları, el yakmayacak makul fiyatlara satan ve yeri geldiğinde takas eden yegane dükkândır. Mağazadan ziyade dükkân diyesim geliyor çünkü SRV, büyük şirketlerin sadece ticaret amacıyla açtığı dev mağazalara benzemez. Müşterisini ayırt etmeden birebir ilgilenen, sıcacık karşılayan, batı ülkelerinde ‘pawn shop’ diyebileceğimiz, ufak kitapçılara da benzeyen daha samimi dükkânlar gibidir. Amerika’daki Guitar Center mağaza zinciri bizdeki D&R’lara tekabül ediyorsa, Amerika’daki pawn shop’lar, İstiklal Caddesi’ndeki Robinson Crusoe veya Lale Plak gibi daha işinin ehli kişilerin açtığı, entelektüel birikimi olan idealist mekânlardır. Dükkân sahibi, dükkânında sattığı kitapları, CD’leri veya enstrümanları özenle seçer. Bu tip dükkanlar popüler olan her şeyi satmaz. Gerçekten seçici ve bilinçli kişilere hitap eder.
SRV müzik işte tam da böyle bir gitar dükkânıdır hatta iyi gitaristlerin mabedidir.
Birçoğumuz için orayı keşfetmek bir tür eğitim olmuştur çünkü senelerce hayalini kurduğumuz gitar modellerini çalma, deneme, alma şansına erişerek Amerikan gitar tarihine aşina olmuşuzdur. 1960’ların eski model ve tarz Amerikan arabalarını veya Wolksvagen’lerin en eski modellerini deneme şansına erişmek gibi bir benzetme yapabiliriz durumu daha iyi tasvir etmek adına. Hani şu Elvis Presley filmlerinde veya siyah beyaz filmlerde gördüğümüz arabaları ya da gitarları aklınıza getirin. İşte SRV müzik, gitar alınacaksa gidilesi yegane dükkândır bu ülke sınırları içinde.
Böyle bir ilki başardığı için Özlem’e ne kadar minnet duysak az. Bir kez daha bir kadının tek başına neler başarabildiğini gördük. Erkek-egemen iki alanda (rock müzik ve ticaret) işini layıkıyla yapan bir kadın olabilmek ve bunu lider ruhuyla ama herkesin sevgisini kazanarak, keyifli bir dünya yaratarak yapabilmek çok büyük bir başarıdır bana göre. Müzik piyasasında durduğum nokta ile Özlem’in durduğu yeri bu açıdan çok benzetirim: Varolan ve dayatılan seçeneklere bir alternatif yaratmak ve bunu yaparken fark ettirmeden bir karşı kültür oluşturarak kendi alanında ekol ve devrim yaratmak. Sessiz ama derinden ilerlemek.
Fark ettirmeden fark yaratmak. Gerçek bir lider, takipçilerinin yanında olandır. Güvenlerini kazanandır. İşini severek yapandır. Küçük ateşler yakandır.
İyi müzik ve SRV’nin varlığı ilelebet sürsün.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder