Gökkuşağının altından geçerken...

Gökkuşağının altından geçerken...

17 Mayıs 2010 Pazartesi

HAYALET GEMİ DERGİSİNİN 10 YILLIK MACERASI

HAYALET GEMİ DERGİSİNİN 10 YILLIK MACERASI
13:41 16 Mayıs 2010

Ece Dorsay
ecedorsay@yahoo.com

90’lı yıllarda edebiyat sularında gezen, gotik ve felsefik bir havası olduğunu düşündüğüm bir dergi vardı. Güzel insanların çıkardığı güzel bir dergiydi, bu yüzden kapatıldı sanırım. Bu ülkede her güzel iş tırmalanmak isteniyor çünkü. İnternetin yıkıcı olabilen gücü bazen büyük yararlar da sağlayabiliyor. Hayalet Gemi dergisinin tüm sayılarının web siteden yayımlanması gibi…
www.hayaletgemi.com sayfasında şöyle yazıyor; “Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz o açık denizlerin gecesinden çıkıp gelen hayalet geminin sisli şehir caddelerinde, köy mezarlıklarının tarlalarla kesiştiği boşluklarda, çocuk parklarında ve kurgusu boşalmış lunaparklarda, sandalyeleri ters çevrilmiş meyhanelerde, okuyucuları çoktan yok olmuş kütüphanelerin ıssız koridorlarında gezindiğini mutlaka birileri fısıldamıştır kulağınıza. Hatta geceleyin birdenbire havlayan köpeklerin neden ürktüklerini o zaman hissetmişsinizdir. Ya da tüm bunlar uyku ile uyanıklık arasında yaşanan türden bir hayal...”
Tabii internet forumlarında her tür yaklaşım ve beyin mevcut. Hastalanmamak için uzak durmak gerekiyor. Hayalet Gemi dergisi için, “yıllarca azim ve sebatla çıkarak kendine özgü bir okur kuşağı yetiştirmeyi bile başarmış, kimselere benzemeyen dergi. Emeği geçenleri saygıyla selamlamak boynumuzun borcudur” yazarak hakkını veren de var. “Kendini çoktan yemiş tüketmiş bir derginin adı. Zaten miyadı dolmuş ve aynı filmi tekrar tekrar izlemekten gına gelmişti. İyi ki öldü. Fazla acı çektirmedi” gibi abuk sabuk yoırumlar yazanı da var. Zaten eksi sözlük gibi bir siteden derin bir yorum veya eleştiri beklememeli. Yüzeysel bir kesimin her şeyi yüzeyden gören ve yazarken kafaları yere çarpan, kıskançlık mayınlarının tarlası… Kuru bilgi tarlası da olabiliyor bazen ama hiç olmazsa şu entry biraz detay vermeyi başarmış künye niyetine de olsa: “Üniversite yıllarımda tanıdığım ve beni Murat Gülsoy, Elif Şafak, Ayfer Tunç, Yekta Kopan, Derya Erkenci, Balku... gibi birçok yazarla tanıştıran, sevdiren dergi. Tam istediğim dergiyi buldum dediğim anda bitti, sihir sona erdi gemi son kez terk etti limanı. Şimdilerde eski sayılarını indiriyorum sitesinden. Ama uzunca zamandır sitede yenilenmiyor. “
İnternet ahalisinin yorumları bu dergiyi daha değerli veya daha değersiz kılmıyor elbet. Bazı işler kendi değerini zaten duruşuyla kanıtlar. Hayalet Gemi de böyle dergilerden biriydi. Eşi benzeri bir daha çıkmadı veya çıkamadı. Trajikomik bir olay yaşanmıştı doksanlarda: Satanist gençler konusu medyayı bayağı meşgul eden bir malzeme olmuştu ve Siyaset Meydanı gibi programlarda bu derginin de satanist bir dergi olduğu filan sayıklanmıştı. Hem gülüp eğlenmiş hem de üzülmüştüm. Nasıl bir toplumun içinde düştük diye…
Sanat, edebiyat, felsefe sadece birer kelimeden ibaret bu sınırların içinde maalesef. Akademik düşünce de öyle. Sadece prestij amacıyla sarfedilen kelimeler hepsi… Dolayısıyla yazan, çizen, üreten ve farklı düşünen insan da linç ediliyor. Eksi sözlük’tekiler de aslında babalarının izinden gidiyorlar yani yeni fikirleri linç ediyorlar. Sanırım bu linç toplumunda güzel şeyler, duvarda yetişen bir çiçek gibi olmak zorunda: Dayanıklı ve gururlu…
Kibirli değil sadece gururlu… Sakız niyetine satılan degilere kalsın kibir ve parlak reklamlar… Müzikte de durum bundan farksız. Bu dergiye emek verenlere saygılarımı sunarım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder