Gökkuşağının altından geçerken...

Gökkuşağının altından geçerken...

2 Ağustos 2010 Pazartesi

İP ÜSTÜNDE YÜRÜRKEN KONAN SİNEKLER

İP ÜSTÜNDE YÜRÜRKEN KONAN SİNEKLER
13:11 01 Ağustos 2010

Ece Dorsay
ecedorsay@yahoo.com

Bir ipin üstünde yürüyorum. Sesler var en çok. Ne dedikleri belli olmayan sesler…
Bazısı sahici, bazısı yalan, bazısı arada bir ziyarete gelip yüreğime su serpen, bazısı taa yüreğimin içinden gelen sesler. En çok da yüreğimin içinden gelen sesleri dinledim galiba.
En karanlık kuytulardan geçerken bile yüreğim el feneri oldu bana. Şimdi birden açtığım yoldan benimle yürümek istediğini sanan ama aslında enerjimi almaktan başka işe yaramayan bazı asalaklar çıktı karşıma. Tanıştığım çok değerli insanların yanında elbet böyleleri de olacaktı. Sahiden güzel kapılar açan ve dünyayı kendi boyalarıyla boyayan çok saygı duyduğum birçok insan tanıdım ve tanımaya devam ediyorum. Ama elbette en tehlikeli tür olanı dost görünen düşmanlar. Onlar birden çıkıveriyor ortaya. Onların da ortak özellikleri en zor zamanlarımda yanımda olmayıp birdenbire karşıma çıkan ve ortaya kendilerince ‘proje’ atanlar. Samimi değil, içten değil sesleri konuşmaları. Kir pas içinde. Bazen tahammül ediyor insan mecburen bir kapı açana ama genelde belli etmeden sizi huzursuz eden ve enerjinizi öldüren insanlar da var. İşte onlardan tamamiyle uzak durmak en doğrusu.
Bir bakışta anlaşılıyor amaçları. Kendi sinsi planlarına dahil olmanızı istiyorlar. Övgüleri bile sahte, yapmacık. İçtenliği olan insandan aldığınız elektrik farklı oluyor. Sahiden merhem oluyor yaralarınıza ve varlığı bile gülümsetiyor. Oysa diğerleri tamamen negatif hisleri besliyor ve her hareketi, her cümlesi zehir sunuyor. Öyle sinsice gizliyorlar ki alt metindeki planlarını yani kendi açlıklarını, size sanki bir tepside fırsat sunarmış izlenimi yaratıyorlar ilk başta. Sözlerini allayıp pullayıp kendini iyi sunanlardan korkmak lazım. İçleri çoğunlukla kof çıkıyor. Genelde beraber en iyi işleri yaptığım insanlar hep az konuşan ve bir şey ispat etmeye çalışmayanlar oldu. Ne bana yaranmaya çalıştılar ne de lüzumsuz muhabbetlere girdiler. Sürekli vaat verenler daha amatördü. Genelde yolun en başındakilerin ve gerçeklerden habersiz olanların, Kaf Dağı’nda yaşıyor olmaları ve akıl sormadan akıl vermeleri ne büyük tezattır. İşini iyi bilen ve uygulayan insanlardan ise hep pozitif elektrik almışımdır. Sadece hareket ederler ve lüzumsuz konuşmaz, manipüle etmezler. Manipüle etmeye çalışan ve bişeyleri sürekli empoze etmeye çalışan insanlarda ise çok fazla açık ve kaçık vardır. Uzak durunuz.
Galiba 2 tür insanı yakınlarda tutmalı insan : Birincisi ruhunuza merhem olan ve iyi enerji veren arkadaşları. Mutluluğunuza sahiden sevinen ve üzüntünüze sahiden üzülenleri. İkincisi de size gerçekten yeni yollar açabilen, ufku geniş ve işinde başarılı, en önemlisi hazımlı insanları. Prensipli, durduğu yeri bilen, diğerine saygılı, hoşgörülü, üslup bilen insanlar olmalı etrafınızda. Yerden gelip birden göğe çıktığını sanan hazımsızlardan, küstahlardan, fikirlerini faşistçe empoze edenlerden, kinci sitemkârlardan, kendini bilmeyenlerden, olmamışlardan ve geçmişini unutanlardan ise ışık hızıyla kaçmalı… İp üzerinde dengeli yürümek için birden gelip ısıran sineklerden itinayla korunmalı…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder