Gökkuşağının altından geçerken...

Gökkuşağının altından geçerken...

9 Ekim 2010 Cumartesi

Sansür Son Hızıyla Devam Ediyor

Sansür Son Hızıyla Devam Ediyor
Birgun Pazar Eki - 3 Ekim 2010


Sansür son hızıyla devam ediyor. Ekranda flulaştırılmış sigaralara gözümüz her nasılsa alışmaya başlamıştı (!) Ben buna zorla dayatmak diyorum aslında çünkü alışılacak bir görüntü değil. Silahlar mafya dizilerini süslemeye devam ederken, sigara çok tehlikeliydi nedense.
Beri yandan Osman Sınav’ın, ismi mühim değil dizisindeki eşcinsel sahneye aldığı tepki dolayısıyla “o tip insanların ahlaksızlıklarını gösteriyoruz” demesi insan haklarına yeni bir darbe oldu. Bu kadar mı bilinçsiz bir çoğunluk var? Sağlık uzmanlarının bile eşcinselliğe hastalık demesiyle işler iyice çığrından çıktı. Böyle giderse sokağa çıkarken ne giydiğimiz, kimlerle gezdiğimiz bile birileri tarafından kontrol edilecek. Dünyanın en içe dönük hayatına sahip olan ben bile, özgürlüklerin kısıtlanmasından bu kadar rahatsız oluyorsam, etrafta çılgınlar gibi gezip “eğlenenlerin” vay haline! Şaka bir yana, bu sansür ve ahlak bekçiliğinin sonu nereye gider söylemeye dilim varmıyor. Demokrasiyi bir araç olarak görenlerin öngördüğü ve hedeflediği yere gitmesinden korkuyorum.

İnternet sansürü de senelerdir kapalı olan Youtube’e ve binlerce siteye yenisini ekleyerek Vimeo sansürü ile yeni darbesini vurdu. Başımızı kuma gömen bizler, tüm bunlara sessiz kalarak daha ne kadar gündelik hayatımıza devam edebileceğiz? Tüm dünya, teknolojiden sonuna kadar faydalanırken biz üçüncü dünya ülkelerin geleneğini bozmayarak içler acısı bir gerilemenin şahitleriyiz. Dünya son hızla teknolojik olarak ilerleyip manevi olarak gerilerken, tekonoljiyi durdurmak maneviyatı yükseltmeyecek sansürcü beyinler. Sizin maneviyatınız, ahlak kurallarını belirlemekten ibaret çünkü. İnsancıl bir maneviyat, fikir özgürlüğünü kapsar.
Paylaşma ve eleştiriye açık olma gibi erdemleri de… Sizin maneviyatınız din siyaseti üzerine kurulu diyesim geliyor bazen ama o zaman da kavramlar birbirine girer diye konuyu sansür kavramında bırakıyorum. Tabii ahlağın ne olduğunun sorgulanabildiği felsefe derslerinin yoğunlaştırılmasını öneriyorum Milli Eğitim Bakanı’na.

Gerçekten Ahlak Felsefesi düşünürüne göre değişebilecek bir kavram ve içerik. Bunun tek bir açıklaması ve “örf adetlere” sığan keskin sınırları yok. Elbette toplumun refahı için sınırsız olması beklenemez, örneğin bir katili temize çıkaramayız ya da çıkarmamalıyız ama iki tarafın da rızası olan türde cinselliğin bu kadar bastırılması ve kötü bir şey gibi gösterilmesi, kan davaları olan ve tecavüzlerle çalkalanan bir toplumda iki yüzlülük gibi duruyor.

İnternette ahlak bekçiliği daha da komik bir hal alıyor. Bu kadar kontrol edilemez bir ortamda faşist Hitler rolünü üstlenmek, web siteleri asıp kesmek yani kapattırmak, yasaklamak kafamızı kuma gömüp dünyadan bihaber yaşamaktan başka bir şey değil. Bir yandan maçlar ve evrensel müzik yarışmaları gibi her tür araçla ismimizi dünyaya duyurmak için can atan milliyetçi bir tarafımız var diğer yandan dünyaya karşı durup her şeyi halkına yasaklayan bir yönetimimiz. Bu yönetime gelen oylar da nereden ve nasıl geliyor o apayrı bir inceleme konusuna girer ve yazının amacını aşar.

Sansüre hayır demek için ne gerekiyorsa bugün yapmazsak ve susarsak, yarın öbürgün çok daha geniş çaplı ve sert sansürleri de sineye çekmek zorunda bırakılabiliriz. Bu da her birimizi kaosa sürükler. Dilerim bu sansürcü ve sözde ahlakçı zihniyet kendine çeki düzen verip, insan haklarına daha evrensel bir boyutta bakabilir veya taze beyinler ortaya çıkar…Umutlar ve çalışmalar her daim devam etmeli…

Ece Dorsay
ecedorsay@yahoo.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder