Gökkuşağının altından geçerken...

Gökkuşağının altından geçerken...

6 Şubat 2011 Pazar

Rock mu Pop mu? Belki de Folk…

Rock mu Pop mu? Belki de Folk…
6 Şubat 2011 BirGun Pazar Eki

Bülent Ortaçgil’in uzun süredir bahsedilen SEN adlı albümünü yeni dinleyebildim.
Nihayet. Tam hayalimdeki sound. Orkestrasyonlar ve akustik gitar ön planda.
Vokal ile birlikte. Lüzumsuz ve göz boyayan enstrüman yok. Adeta bir sahilde çıplak ayak yürür gibisiniz. Kapak tasarımı da öyle. Sade, engin. En etkileyici kısmı ise şarkı sözleri yine…Öylesine bilge ve öylesine derin ki, bir felsefe kitabı okumuş kadar oluyorsunuz.

Yaşama sanatı kitaplarından alacağınıza Ortaçgil’in Sen albümünü dinleyin derim.
Bu karanlık ve sıkıntılı dönemde, taze bir nefes gibi geliyor ruha. Hayatı çok güzel demlemiş Ortaçgil. Çok derin ve güzel dersler çıkarmış. Bu ülkede sahiden sound ve söz olarak en örnek alınası insan Bülent Ortaçgil benim için. Sentez gibi artık sıkan uğraşlara da girmiyor. Duru melodileri yine folk etkilenimli. Batıda da güzel örnekleri olan bu tür müziği bağrıma bastım hep. Rock mu folk mu deseler bir çırpıda folk derim. Akustik gitarın sesini her şeyden daha çok seviyorum küçük yaştan beri. Elektrik gitar sadece akustiğin süsü olur. Gerçek bir bestecinin can damarı piyano veya akustik gitardır genelde.

Nilüfer’in 12 düetten oluşan albümü bugünlerde çıktı. Henüz elime geçmedi tabii. Daha albüm çıkmadan rock ve pop uzlaşması olur mu tartışmaları sardı Twitter’ı.
Müzik yazarı Naim Dilmener, yeni sound’lar şart ve böyle bir pop divasının artık geleceği rock müzikte görmesi çok olumlu, çok cesurca dedi. Daha da ileri giderek rock müziğin, pop müzikten daha üstün bir müzik olduğunu beyan etti. Tabii her zamanki gibi bu cesur çıkışıyla tepkiler de aldı. Ben ayakta alkışladım çünkü rock müziğin tüm dünya için daha taze ve yeni şeyler söyleyebilecek güçte bir müzik olduğu aşikar. Elbette müzik türlerinin hiyerarşisi olmaz. Hiçbir türü, diğerinden üstün tutmam sadece her tarzın iyisi kötüsü vardır ama burada Dilmener’in parmak bastığı nokta, pop müziğin kendini tekrarlamaya doğru gittiğiydi ki çok anlaşılır ve kabul edilebilir bir iddia, bana sorarsanız.

Sonuç olarak ben bu tür projelere ve rock müziğin ana akımda popülize olmasına karşı hiç değilim. Tek derdim, rock kelimesinin içi boşaltılmasın. Muhalif rock müzisyeni ile cilalı pop rock yapan müzisyen birbirinden ayırt edilebilsin. Artık rock türü, tüm dünyada ana akım gruplarla ve MTV yüzünden 60’lardaki muhalifliğini yitirdi. Folk veya arabesk gibi bambaşka türlerde bile daha muhalif sanatçıların olduğunu söylerken haklı, müzik yazarı Murat Meriç.

Yine de rock müziğin her zaman bir tazeliği olduğunu ve yeni söylemlere açık bir müzik olduğunu, özellikle Türk müzik piyasasına heyecan kattığını yadsıyamayız.
Rock müzikte elitizmden bahseden oldu. Aslında iyi aile çocuğu da rock yapabilir ki The Clash gibi bir punk grubunun solisti meşhur Joe Strummer bile iyi aileden gelmiş ama sahip olduklarını reddedip zor yolu seçmiştir. Sokaktan gelen de rock yapabilir. Burada bir sınırlama yapmak, dünyadaki en saçma ve özgürlük düşmanı faşist hareket olurdu.

İKSV salon’da olan konserler ve İF gibi film festivaleri, insanın yüreğine su serpebilir.
Gündemde olan bitenlere bakınca, neden kültür sanat işleriyle daha fazla ilgilendiğimi anlıyorum. Öylesine duyarsız ve maço bir köşe yazarı güruhu var ki, genç yaşta ölen bir TV starının ardından bile olur olmaz laflar ederek, insan haklarına sığmayan çirkinlikte davranış sergileyebiliyorlar. Tüm bu rezaletin orta yerinde, köşedeki zarif saksı olmak veya bahçedeki ulu çınar olmak istemek çok onurlu geliyor artık : Bülent Ortaçgil gibi, Sevin Okyay gibi, Yıldırım Türker gibi, Naim Dilmener gibi…

Ece Dorsay
ecedorsay@yahoo.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder