Gökkuşağının altından geçerken...

Gökkuşağının altından geçerken...

11 Temmuz 2011 Pazartesi

VERTİGO

VERTİGO
3 Temmuz 2011 BirGun Pazar Eki

Vertigo, (Latince dönmek) baş dönmesi ve hareket duygusunun yitirilmesi demektir. Film ismi, şarkı ismi, roman ismi hepsi olur bu isimden. Ki var zaten. Bir maceranın ismi olur mu?
Dipsiz bir kuyuya doğru kendini fırlatan kalp. Aslında melankoli bağımlılığı gibi gözüküyor biliyorum ama sonuçsuz cümlelerin sıkıntı veren virgülüdür belki tüm olan biten. Bir ferahlık veren cümlelerin virgülleri mi vardır noktaları mı? Nokta bize sonu hatırlatır ama. Güzel bir öykünün cümleleri arasındaki geçişler olarak da bakılabilir noktalara. O zaman anlamı artar tüm o noktaların. Harflerin baş döndürücülüğü arasında günlere kazınır sevgiler.

Bekleyişler değildir bizi yoran, sabit kalakalmak ve rüyalara saplanmaktır bazen. Rüyalar ki insana güç verir lakin insanı girdaba da düşürür bazen. Sevimsiz telaşların, kırgın ruh polislerinin sürekli yormasıdır kalbi, en çekilmez olan. Pür dikkat bakarız kendimize, olan bitene, derin bir nefes alıp yola koyulmak isteriz ama nerden bilebiliriz ki başımıza gelecekleri. Görev insanı olmak ne zordur, bir olabilsek, belki sanata akıtarak tüm bu maceranın zehrini, soluklanmak mümkün olabilir. Ne tuhaftır, çalışmamak daha fazla yorar beni, kendi düşünce ve his girdabımda boğulmama sebebiyet verir. Oysa kendimi bir işe verebildiysem dünyalar da benimdir aslında.

Vertigo ne demek gerçekten? Baş dönmesi türevi bir hastalık dedik. Peki mecazi anlamda bu terimi ele alırsam, neden bazılarımızın başı daha sık döner, bazılarımız daha sağlam basar yere? Nedir bizleri bu kadar birbirimizden ayıran karakteristik özellikler? Veya neden bu kadar farklıyız bu bağlamda? Tek cevabım, bir cevabım olmadığı. Ama şunu biliyorum : Melankoliyi ne kadar ağır yaşıyorsanız, coşkuyu ve sevinci de o kadar yoğun yaşama lüksünüz var. Kısacası gülün dikeni var. Genelde hüzünlere fazla kapılmayan ve gündelik hayata daha kolay adapte olabilen insanların, heyecan, coşku ve sevinçlerinin de daha dengeli olduğunu gördüm. Coşkunun dengelisi pek sevimli bir şey değil. Bu da bir gerçek. Ama hüznü, enerjiye çevirebilmek işte o en zoru. Bütün mesele burada, benim açımdan. Melankolik ve hüzünlü dalgaları, pozitife çevirmek. Üretimle ve çabayla oluyor. Teslim olmak ne yazık ki en kolayı ama sonrası ağır. Sizi hayatın akışından çekip çıkaran ve rüya aleminin karanlıklarına sürükleyen bir his. Gerçekler ile hayallerin kopukluğunda sıkışıp kalmak ağırdır. Bunu sık yaşayan ruh, biraz yorgun ve alt üst olmuş durumdadır.

Sanat üretiminde işe yarayan durumlar ne yazık ki gündelik hayatın akışında pek işe yaramıyor. Hatta engel oluşturuyorlar. Sahneye çıkmadan günler evvel başlayan adrenalin saldırısı, gerginliğe sebep olurken, bazı sanatçıların neden sahnede alkol aldığını anlıyorum ki asla yapmayacağım şey. Midem hassas. Amy Winehouse’u o halde sahneye çıkaranlar utansın. Menejerlerinin umrunda olmadığı ve hatta opportunist bir yaklaşımla, seyirci önünde yok olarak efsane olmasını istedikleri çok bariz. Yazık çok yazık. Bu da bir çeşit vertigo yani baş dönmesi. Amy’nin sahnede alkolden başı dönüyor, menejerlerinin hırstan başı dönüyor.
Seyircinin, hayretten başı dönüyor. Belki de dünya böyle dönüyor. Yani düzen böyle!

Yazılacak çok şey var ama bugün de kafam, vertigo hesabı döne döne, düşünce çemberime yoğunlaşmak istedi. 3 Temmuz Pazar günü Efes Pilsen One Love festivalde sahnedeyim.
18:00’da Santralistanbul’da alternatif sahnede. Beklerim. Adrenalinden biraz silkelenip keyfini çıkarmalı böyle an’ların. Sahne için yaşarken, gerginliklere teslim olmak manasız çünkü. İnsan, sanatına özen gösterince böyle oluyor elbet ama bir noktada kendine ayar yapabilmek önemli. Kış için güzel planlarım var, müziğe dair ve müziğin yan kollarına dair. Elbet yazmaya da dair. İnadına üretmeye, yazmaya, çizmeye ve sevmeye devam…Asilce yaşamanın en güzel ve yegane yol bu’dur.
Ece Dorsay
ecedorsay@yahoo.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder