Gökkuşağının altından geçerken...

Gökkuşağının altından geçerken...

31 Ekim 2011 Pazartesi

Açık Radyo Heyecanım ve The Smiths…

Açık Radyo Heyecanım ve The Smiths…
30 Ekim 2011 BirGun Pazar Eki


Haftalık yazma rutinim aslında haftalık düşünme ve analiz etme rutinine dönüşüyor bazen… Bu yazı yayınlandığında Açık Radyo’da başlayan Dağınık Oda adlı programımı yapmış olacağım. 29 Ekim günü başlıyor olması da ayrı bir tat. Her Cumartesi saat 18:00’da canlı yayın olacak. Alternatif rock /pop müziğe farklı bir perspektif getirdiğini düşündüğüm grup ve sanatçıları çalacağım. Radyo maceram, 2002 yılında Radyo Kozmos’da başladı. Jak Kohen beni oraya kabul etmişti. Dağınık Oda adlı programımda, canlı yayında, kendi seçtiğim alternatif parçaları çalıyordum. 2003 ortasına kadar bu keyifli program devam etti. Sonra Radyo Kozmos format değiştirmek zorunda kalıp sadece hit parçaları çalmaya başladı ve daha sonra kapandı. Çoğu farklı yayın gibi, ilk açıldığında büyük umutlarla ve idealist bir şekilde başlamıştı yayına. Ekipte Melih Kibar, Jak Kohen gibi değerli isimlerin yanı sıra o zamanlar popüler olan Cenk ve Erdem ikilisi, klasik müzikten seçkiler sunan Mehmet Ali Alabora vardı.

Radyo maceramın yeniden başlamasına sebep olan değerli isim Jak Kohen’e buradan ne kadar teşekkür etsem az.


Açık Radyo, senelerdir keyifle dinlediğim ve bir şekilde hayatımda yer etmiş bir kanal…

Muhalif ve özgür olması elbette en cezbedici özelliği. Bu kadar sene, yayın istikrarını bozmadan ayakta durması da hayranlık uyandırıcı. Özgür, bağımsız, demokratik” haysiyetli, duyarlı ve sıradışı bir radyo kurma projesi" 1995 yılında başladı. “Kâinatın tüm seslerine, renklerine ve titreşimlerine Açık Radyo" gittikçe yalnızlaşan 95 dünyasında bir şeylerin başka türlü de olabileceğini görebilmek/gösterebilmek için kapılarını açtı. 15 yıldır, özgürce yayınına devam etmekte… Dünya müziğinden caz müziğin farklı türlerine, pop müzikten deneysel müziğe, rock türevlerinden etnik müziklere, çok çeşitli türlerin farklı programlara ayrıldığı, her programla bambaşka renklere bürünebileceğiniz bir radyo kanalı. Destekçileri ile ayakta kalabiliyor çünkü çok güçlü bir bağ kuruyor dinleyicisiyle. Böyle bir oluşumda yer almak benim için BirGun gazetesi gibi bir oluşumda yer almaya benziyor; özgür ve muhalif bir yayında küçük devrimler yaratmak…


There is a light that never goes out (Asla yok olmayan bir ışık var) şarkısını dinliyorum The Smiths’den. İlk radyo programımı bu gruba ayırmayı düşündüm. Bir bahar esintisi gibi hafifleten ama sözleri ağır olabilen şarkılar yazan bir İngiliz grup. Morrissey’in önderliğinde seksenlerin en özgün gruplarından biri olmayı başardılar. Muhalif bir grup elbette.

The Smiths’in hüznü, neşesi, ironisi bana hep iyi gelmiştir. Sözlerini anlamayan biri çok şey kaçırabilir ama sadece melodileri ve gitar sound’u bile insanı farklı boyutlara sürüklemeye yetiyor. Bana her nedense melankolinin yanında huzur aşılıyor şarkıları… Asla dağıtan, parçalayan bir melankoli değil daha ziyade kendiyle barıştıran bir melankoli var parçalarında…


İlk Açık Radyo programım için, The Smiths’in en güzel şarkılarını seçmek elbette kolay değil çünkü nerdeyse bütün şarkılarını seviyorum ama 4 albüm ve birçok 45’likten oluşan yolculularında, epey sayıda güzel şarkıya imza atmış The Smiths. Kiminin hala sözlerindeki imgeleri çözmeye çalışıyorum ama keyifli olan da bu değil midir zaten? Çözülmek istenen çok şey var, en azından gerçek hayattaki bazı düğümler çözülsün, dileğim bu… The Smiths şarkıları, büyüsünü ve gizemini koruyabilir.


Açık Radyoyu web’den dinlemek için . www.acikradyo.com.tr


Ece Dorsay

ecedorsay@yahoo.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder