Gökkuşağının altından geçerken...

Gökkuşağının altından geçerken...

2 Ekim 2011 Pazar

“Çocuklar gibi Şendik, Herkesi Yendik!”

“Çocuklar gibi Şendik, Herkesi Yendik!”
2 Ekim 2011 BirGun Pazar Eki

24 Eylül Cumartesi günü, Kumbaracı50’deki Değişim için 100 Bin Şair gecesi, ufak tefek teknik aksaklıklara rağmen çok ama çok güzel geçti. Performansıma odaklandım ve oraya gelen güzel insanları, değerli dostlarımı büyüledim. Tevazuya gerek yok, tüm benliğimle çaldım ve dostlar sofrasında muhteşem sohbete daldım daha sonra. O gece Ceren Candemir, Naim Dilmener, Kadri Karahan, Olcay Tanberken, Erdem Özsoysal ile eğlenceli bir sohbete daldık. Fırat Demir ve Birhan Keskin’den dizeler dinledik. M. Matiz ve Y. Mori’de sahne aldılar.

Biten nefis yaz mevsiminin ve sinsice gelen sonbaharın üzerimdeki buhranını epey bir yok etti bu güzel hatıralar… Les Hommes Qui Passent (Patricia Kaas), Let me Kiss You (Morrissey) yorumladım ve iki albümümden de birçok bestemi çaldım. Kimlik Kartı Yok Aşkın’ın tüm duvarları yıkan, anarşist bir aşk şarkısı olduğunu söyledim, çok güzel tepkiler aldı.

Bazen yaşamak daha zor, bazense yazmak. Ömür törpüsü gibi düşüncelerin akışını izlemek bazen. Kimi zamansa gerçekten büyük bir neşe kaynağı. Güneşi gerçekten seviyorum ve bu gelen yağmur her ne kadar ruhuma güzellikler katsa da, ben hep güneş ve çiçek çocuğu olarak kalacağım. Gerçek dostların insana nefes aldırabildiği boğucu zamanlardayız O dostlar ki, kazanması emek isteyen ve kazanınca da asla kaybedilmemesi gereken, değerli pırlantalar gibi parlak… Verdiğiniz emek kadar var’lar. En yavaş ilerleyen işler en sağlam yere çıkıyor. Müzikte de bu böyle, dostlukta da, aşkta da…Sabır ve emek istiyor hayat… Üç dakikada şöhreti tadanlar, kıymetini bilemiyorlar. Üç dakikada güzel insanlar ile çevrelenenler, yalnızlığın en kör kuyusuna inmemiş olanlar, çevresini saran güzel varlıkların da kıymetini göremiyor. Önce tökezlemek sonra yürümek, benim hep işime yaradı. Önce yara aldım, önce battım sonra çıktım. Tüm bu yaşadıklarım beni daha güçlü, daha yıkılmaz yaptı. Eğer önüme birdenbire çiçekli yolları serseydi hayat, soğukkanlı ve sabırlı olmayı öğrenemezdim.

Şimdilerde çok projeler var, tek başıma kafa yorduğum. Bir başıma tırmaladığım ve cevabını beklediğim. Tabii sürpriz projeler de geliyor ve heyecan verici oluyor. Beklemek, belki de erdemlerin en büyüğü… Hayatın, her şeye kendi şeklini vermesine izin vermek.
Heykeli yapan heykeltraşın maharetine teslim olmak gibi yaşamak. Kadercilik de değil asla, bahsettiğim. Sadece inanarak yürümek. Kendine inanmak ve hayata inanmak. Bazen zor olsa da buna değer…

Not : Amy Winehouse’un doğumgününde bir yeğenim oldu, ismi Ozan Doruk. Başak burcu.
Nice güzellikler ve huzur getirsin etrafımıza, varlığıyla…

Ece Dorsay

ecedorsay@yahoo.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder