Gökkuşağının altından geçerken...

Gökkuşağının altından geçerken...

11 Mart 2013 Pazartesi

THE CURE yani ŞİFA


THE CURE yani ŞİFA
16 Aralık 2012 BirGün Gazetesi Pazar Eki

Kendine özgü Gothic grup The Cure’dan bahsetmek istiyorum. Rashit’in lansman konserinden önce Murat Beşer, The Cure çalınca, Açık Radyo’da yaptığım The Cure özel programım aklıma geldi. Bu yazıda The Cure’un, genel olarak ruhunu sevdiğim olan 70’li yıllarda neler yaptığından kısacası temellerini nasıl attığından bahsedelim, değinelim :

The Cure 1970'lerin sonunda doğup, dünya çapında asıl ününü 80'lerin başında kazanan, müzik literatürüne ismini altın harflerle yazdırmış bir İngiliz alternatif rock grubudur. Grubun müzik tarzı efsanevi solisti Robert Smith'in ikonlaşmış dağınık saçı, kırmızı ruju, siyah göz makyajı, kasvetli ve melankolik şarkı sözlerinden dolayı gotik rock olarak da anılır.
The Cure'un efsanevi solisti Robert Smith yazdığı sofistike şarkı sözleri,deneysel müzik anlayışı ve kendine özgü vokal tekniğiyle diğer gruplardan ayrılarak kendisinden sonra gelen birçok alternatif müzik grubunu etkilemiştir.müzikal dehasının yanı sıra tiyatral görünümüyle de birçok gotik temalı çizgiroman ve filme de ilham kaynağı olmuştur.

1970'ler 

ilk grup 1972'de Crawley, Sussex (ingiltere)'de okul arkadaşları Robert Smith (piyano), Michael Dempsey (gitar), Laurence "Lol" Tolhurst (perküsyon), Marc Ceccagno (vokal) ve Alan Hill (bas gitar) arasında kuruldu.smith ayrıca The group adında başka bir okul grubu ve daha sonra abisi Richard Smith'in The Crawley Goat Band adlı grubunda çaldı.1976'da Marc Ceccagno yanına Robert Smith'i,Michael Dempsey ve o sıralar okumaya devam ettikleri tutucu St. Wilfrid's katolik okulundan iki arkadaşlarıyla birlikte Malice adlı bir grup kurdular.fakat yakın bir zamanda grubun kurucusu ceccagno gruptan ayrıldı.Böylece grubun geri kalan üyeleri Porl Thompson'ıda aralarına alarak o sıralar yükselişte olan punk rock akımının etkisinde easy cure adlı grubu kurdular,ancak grubun asıl başarısı birkaç başarısız vokal denemesinden sonra Robert Smith'in vokal'e geçmesiyle başladı.
Aynı yıl Easy Cure Hansa Records'la anlaşıp,müzik enstrümanları için harcıyacakları 1000 sterlin kadar bir para aldılar.Fakat 1978 yılının mart ayında grupla Hansa records arasında çıkan anlaşmazlıktan dolayı kontrakt iptal edildi.Nisanın sonlarına doğru ise Porl thompson gruptan atıldı ve geri kalan üçlü (Smith/Tolhurst/Dempsey) The Cure adıyla ilk konserlerini 18 mayıs 1978'de verdiler.Dokuz gün sonra The Cure olarak ilk stüdyo albümleri (27 mayıs) Sussex'teki Chestnut stüdyolarında kaydedildi ve demo kasetleri en ünlü müzik şirketlerine gönderildi.The Chestnut Recording grubun debut albumunu 2004'te Deluxe Edition olarak tekrar piyasaya sürdü.22 aralık 1978'de debut single'ları Killing an Arab piyasaya sürüldü,fakat hemen ertesinde,bu isim ırkçılığı destekliyor gerekçesiyle piyasadan toplatıldı.Halbuki parça Nobel ödüllü varoluşçu fransız yazar Albert Camus'un Yabancı(L'etranger) kitabından esinlenerek yazılmıştı.1979'da grup ırkçılığı reddeden bir sticker yapıştırılarak single'ı tekrar piyasaya sürdü.1986'da o güne kadarki single'larını topladıkları Standing on a Beach albümlerindede bu sticker'ı kullandılar.Ancak 2004'te basılan Three Imaginary Boys Deluxe Edition'da hassas gündemden dolayı bu şarkı albüme alınmadı.

Rock and Coke festivali’nde performanslarını kaçırdım, sanırım sahnede 3 saate yakın kalıp muazzam bir enerjiye hala sahip olduklarını ispatlamışlar. Kimiyse artık yaşlandıklarını söyledi ama Robert Smith bu, asla yaşlanmaz, en azından ruhu… Siyah lastik dev spor ayakkabılarını ve bol t-shirt’ü ile dar kotunu, kırmızı rujunu, kuş yuvası saçlarını, Friday I am in Love’daki parti hallerini unutmak ne mümkün ! Üstelik en klişe şarkı Cuma marşımız oldu ki ne sarsıcı bir imadır bu şarkıyı “it’s Friday, we’re all in love” diye yazanınki, güzel bir gece ertesi…

Ece Dorsay


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder