tag:blogger.com,1999:blog-744569559698764212024-02-19T03:37:17.887-08:00edorsayEce Dorsayhttp://www.blogger.com/profile/17325876240220828699noreply@blogger.comBlogger247125tag:blogger.com,1999:blog-74456955969876421.post-24736565161692508572020-04-10T10:56:00.000-07:002020-04-10T10:56:02.347-07:00Pose : Parlak bir Başkaldırı ve Dayanışma Hikayesi<br />
<header class="entry-header" style="background-color: white; box-sizing: inherit; color: #444340; font-family: "Source Sans Pro", Helvetica, sans-serif; font-size: 18px; margin-left: 150px; position: relative; z-index: 1;"><h1 class="entry-title" style="border: 0px; box-sizing: inherit; clear: both; font-family: Yrsa, sans-serif; font-size: 32px; font-style: inherit; font-weight: inherit; line-height: 1.2; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; transition: color 0.2s ease 0s; vertical-align: baseline;">
<span style="font-family: inherit; font-size: 12.5pt; font-style: inherit; font-weight: inherit;">3 Aralık 2019-12-03</span></h1>
</header><div class="entry-body" style="background-color: white; border: 0px; box-sizing: inherit; color: #444340; font-family: "Source Sans Pro", Helvetica, sans-serif; font-size: 18px; margin: 1.6em 0px 0px; outline: 0px; padding: 0px 0px 0px 150px; vertical-align: baseline;">
<div class="entry-content" style="border: 0px; box-sizing: inherit; font-family: inherit; font-style: inherit; font-weight: inherit; margin: 0px 0px 1.6em; min-height: 4em; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
<div style="border: 0px; box-sizing: inherit; font-family: inherit; font-style: inherit; font-weight: inherit; margin-bottom: 1.6em; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
<br />
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 19.2pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #444340; font-family: "inherit","serif"; font-size: 12.5pt; mso-bidi-font-family: Helvetica; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Pose dizisi henüz
2 sezon yayınlandı ama etkisi sezon sayısından büyük oldu.
Ülkemizde okur yazarkesimden olan netflix tutkunlarının, batıda
da vizyonu genişlerin dikkatini çeken bir dizi oldu. Çığır açan bu kült
mizaçtaki dizi, alt kültürü korkusuzca ana akıma taşıyor. Üstelik kimlik
politikaları hakkında öğüt vermeye gerek duymadan, tamamen izlenebilir ve
akıcı üslupla, insan ruhuna dokunan içtenlik dolu,
insancıl hikayelerle yapıyor bunu. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 19.2pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #444340; font-family: "inherit","serif"; font-size: 12.5pt; mso-bidi-font-family: Helvetica; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">1987 yılının New York’unda başlayan
ve kendi ailelerinden dışlanan, marjinalleştirilmiş,
ötekileştirilmiş ve tüm bu zorluklara inat cesur yollarıseçmiş
karakterleri anlatan dizinin en özgün yanı, rol alan oyuncuların gerçek
hayatta da transeksüelkarakterler olması. Hem siyahi hem transeksüelkarakterlerin beyaz
yakalı toplumda varoluş mücadeleleri haliyle bitmiyor.
Hem Trump Tower’ın simgelediği Amerikan kapitalist düzeninde görünmez
kılınmaları, hem hayatlarına sirayet eden AIDS virüsü
belası, dertlerine dert eklerken, tüm karakterleri daha güçlü bir bağ ile
birleştiriyor. Bu dizide en sevdiğim tavır, vurguların dayanışma üzerine
olması, karakterlerdeki optimizm, dozunda
mizah ve korumacı aile anlayışı.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 19.2pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #444340; font-family: "inherit","serif"; font-size: 12.5pt; mso-bidi-font-family: Helvetica; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">NYC’nin balo salonunun parlak
ışıkları altında düzenlenen dans yarışmaları ve aile isimleri altında farklı
çatılarda yaşayan, seçilmiş bir anne
tarafından korunup kollanan genç dans grupları,
dizideki rengarenk dünyayı bize 80’li yılların romantik şarkıları
eşliğinde izletiyor. İkinci sezonda, 90’lı yıllara
geldiğimizde, Madonna’nın Vogue rüzgarının balo salonundaki
dansları nasıl etkilediğine şahit oluyoruz. Dizinin en can alıcı kısmı da, bu
yer altı hikayelerinin gerçekten yaşanmış bir dönemden ortaya
çıkması.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 19.2pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #444340; font-family: "inherit","serif"; font-size: 12.5pt; mso-bidi-font-family: Helvetica; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Dizinin parlayan yıldızı
elbette Billy Porter. Gerçek hayatta da, kostümleriyle dikkatleri
üzerine çeken sivri duruşlu Porter, Pose’da balo
salonlarının vazgeçilmez ve enerjik MC (sunucu)’si
Pray Tell’icanlandırıyor. Sivri dili ama yumuşak kalbiyle herkesin
sevgisini ve bazen öfkesini kazanıyor. En yakın dostu Blanca ile Aids üzerinden
kurdukları dayanışma, zaman geçtikçe güçleniyor. Blanca’nıniyimserliği,
zor bir kişilik olan Elektra’dan kopup kendi dans evini kurması,
sokak performansçısı olmak zorunda kalan eşcinsel ve dans
tutkunu Damon’u keşfedip koruması altına alması, dizinin sürükleyici
kısımlarından. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 19.2pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #444340; font-family: "inherit","serif"; font-size: 12.5pt; mso-bidi-font-family: Helvetica; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Damon’un Whitney Houston
klasiği “I wanna dancewith somebody” şarkısı eşliğinde,
New School For Dance için hayatının en önemli performansıymış
gibi tutkuyla dans etmesi beni inceden ağlatan bir sahneydi. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 19.2pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #444340; font-family: "inherit","serif"; font-size: 12.5pt; mso-bidi-font-family: Helvetica; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Bu devrimci dizide, romantik ve
hüzünlü aşk hikayaleri de var. Gizemli ve parlak
karakter Angel’ın seks işçiliği yaparken tanıştığı ve
kendisine aşık olan beyaz yakalı Stan Bowes ile bir
sahnesi çok vurucu. Sınıfsal farkları, ağlak ve arabesk hislere
kaçmadan dozunda vererek yüzümüze vuruyor. Stan,yatakta huzurla
uzanırlarken, Angel’a hayattan ne beklediğini soruyor
ve Angel, “Kendi evimi istiyorum. Birine bakmak, birinin bana
bakması. Ben de her orta sınıf kadını gibi muamele görmek istiyorum.” diye
cevap veriyor. Sahne kesiliyor ve hemen ardından kamera bize, Trump Tower’da
çalışan beyaz yakalı Stan’i kendi evinde, eşine kavuşurken
gösteriyor. Sahne kapanışında Kate
Bush’tan Running Up That Hill’in açılış synth’leri
çınlıyor. Tüyler gene diken. Angel’ın özlem
duyduğu konformist dünya, aynı zamanda Angel’ın dışlanmasına
sebep olan düzen.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 19.2pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #444340; font-family: "inherit","serif"; font-size: 12.5pt; mso-bidi-font-family: Helvetica; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Siyahi trans kadınların ağzından
hayat dersi niteliğinde cümleler dinliyoruz. Tüylerimiz
diken diken oluyor. Bir buçuk saatliğine de olsa, dünya düzeninin
kinizminden ve alaycılığından uzak, geleceğe ve dostluğa inanç dozu fazla,
devrimci romantik bir hikayenin içinde buluyoruz kendimizi.
İkinci sezondaki hastane konserleri ve ağır Aids hastalığı sahneleri,
kişisel yüzleşmeler, karakterleri aklımıza ve kalbimize daha fazla kazıyor.
Barok ruhlu bir Kuir Drama Pose. Bugüne kadar izlediğim bütün
dizilerden daha cesur, daha parlak ve daha özgün.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 19.2pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #444340; font-family: "inherit","serif"; font-size: 12.5pt; mso-bidi-font-family: Helvetica; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Ece Dorsay<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; mso-outline-level: 3; vertical-align: baseline;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<br /></div>
</div>
</div>
Ece Dorsayhttp://www.blogger.com/profile/17325876240220828699noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-74456955969876421.post-30404227977845562572020-04-09T05:05:00.000-07:002020-04-09T05:05:01.741-07:00Ayrılış / Departure : Görsel ve Ruhsal Şölen<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #222222; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 1.72; margin-bottom: 24px; overflow-wrap: break-word;">
<strong style="box-sizing: border-box;">Ayrılış / Departure</strong></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #222222; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 1.72; margin-bottom: 24px; overflow-wrap: break-word;">
<strong style="box-sizing: border-box;">Görsel ve Ruhsal Şölen</strong></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #222222; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 1.72; margin-bottom: 24px; overflow-wrap: break-word;">
<strong style="box-sizing: border-box;">İstanbul Film Festivali’nde beni ve hatta ailemi en çok etkileyen filmin, bir yönetmenin ilk filmi olması sürpriz oldu. Sanat tam da böyle bir şey : Beklenmedik sürprizlerle dolu. Bu yüzden sürekli yeniden aşık oluyor insan sinemaya ve müziğe. Hiç beklemediği yönlerden hiç beklemediği etkiler alınca büyüleniyor ruh.</strong></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #222222; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 1.72; margin-bottom: 24px; overflow-wrap: break-word;">
Filmden bahsedeyim ama öncelikle kısa tanıtım yazısı bize ne söylüyor, bakalım : “<strong style="box-sizing: border-box;">Andrew Steggall</strong>’ın İngiltere yapımı ilk filmi <strong style="box-sizing: border-box;">Departure / Ayrılış</strong>, dokunaklı ve nostaljik bir büyüme öyküsünü konu alıyor. 15 yaşındaki edebiyat tutkunu Elliot, annesi Beatrice ile Fransa’nın güneyindeki yazlık evlerine gelir. Evi boşaltmak için yapılan bu yolculuk delikanlının hayatında bir dönüm noktası olur. Elliot hem ailesindeki sorunlara tanıklık eder hem de ilk kez âşık olarak eşcinselliğini keşfeder.”</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #222222; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 1.72; margin-bottom: 24px; overflow-wrap: break-word;">
Lgbt sineması için unutulmaz bir film olmasından öte, sinema tarihi için de, yeni yönetmenin çok iyi bir başlangıç filmi olarak hatırlanabilir. Görsel ve öğeler ve karakterlerin içsel yolculukları, Fransa’nın güneyindeki müthiş manzarada öylesine güzel anlatılmış ki, filmin sonlarına doğru ortaya çıkan ve ard arda yaşanmaları hafiften melodramatik görünen ailevi gerçekleri, itirafları ve ekstra dramaları affettiriyor. İçsel farkındalıklar, hayallerin ve ilişkilerin gerçekleştiğinde bile beklenildiği gibi çıkmayışı, boşanan bir annenin gereksiz fedakarlıkları oranındaki bireysel mutsuzluğuyla savaşı ve farkındalığa doğru sancılı bir yoldan gidişiyle, kendi dünyasında yaşayan oğlunun kendi vücudunu ve eşcinselliğini keşfi, gördüğü an’dan itibaren heyecan ve hayranlık duyduğu erkeğin zaaflarını ve derin acılarını fark ediş yolculuklarının paralelliği çok lezzetli ve görsel metaforlarla, mizahla, <strong style="box-sizing: border-box;">Oscar Wilde</strong> gibi edebiyat figürlerine göndermelerle süslenmiş.</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #222222; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 1.72; margin-bottom: 24px; overflow-wrap: break-word;">
</div>
<div style="-webkit-text-stroke-width: 0px; background-color: white; box-sizing: border-box; color: #222222; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 14px; font-style: normal; font-variant-caps: normal; font-variant-ligatures: normal; font-weight: 400; letter-spacing: normal; line-height: 1.72; margin-bottom: 24px; margin-top: 0px; orphans: 2; overflow-wrap: break-word; text-align: start; text-decoration-color: initial; text-decoration-style: initial; text-indent: 0px; text-transform: none; white-space: normal; widows: 2; word-spacing: 0px;">
<a class="td-modal-image" href="https://ortakoltuk.com/wp-content/uploads/2019/10/ayr%C4%B1l%C4%B1%C5%9F..-e1572113729513.jpg" style="background: transparent; box-sizing: border-box; color: #dd4d4d; text-decoration: none !important;"></a></div>
<br />
<div style="-webkit-text-stroke-width: 0px; background-color: white; box-sizing: border-box; color: #222222; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 14px; font-style: normal; font-variant-caps: normal; font-variant-ligatures: normal; font-weight: 400; letter-spacing: normal; line-height: 1.72; margin-bottom: 24px; margin-top: 0px; orphans: 2; overflow-wrap: break-word; text-align: start; text-decoration-color: initial; text-decoration-style: initial; text-indent: 0px; text-transform: none; white-space: normal; widows: 2; word-spacing: 0px;">
<strong style="box-sizing: border-box; font-weight: bold;">Oscar Wilde</strong>’ın çok sevdiğim bir sözünü akla getiriyor bu film : “<span> </span><strong style="box-sizing: border-box; font-weight: bold;">Hayatta iki türlü trajedi vardır. Hayallerin gerçekleşmesi ve gerçekleşmemesi.</strong>” Birinci durum, umduğunu bulamayan oğlan Elliot, ikinci durumsa hayatında çıkış yolu arama dönemindeki anne Beatrice örnekleri olarak karşımıza çıkıyor. Satmak için geldikleri bu tatil villası, uzun bir evliliğin bitimini sembolize ediyor. İngiliz ailenin, sakin ve huzurlu Fransa topraklarındaki inişli çıkışlı macerası, edebiyata meraklı ve iç dünyası zengin, sevimli yüzlü Elliot’un sıradan bulduğu annesinin “sığ karakteri”nin aslında aşık olduğu kaba ve daha alt sınıftan gelen Clement’ınkine benzediğini geç fark etmesini, bu süreçte olgunlaşmasını, hayranlıktan hafif küçümseme haline geçişini, annesi Beatrice ile sürtüşmelerini ve Beatrice’in boşandığı kocasıyla oğlunun önünde ettiği kavgasından sonra biraz daha benmerkezci olup kendisine daha iyi bakması gerektiğini anlamasını içeren içsel uyanışlarla dolu.</div>
<div style="-webkit-text-stroke-width: 0px; background-color: white; box-sizing: border-box; color: #222222; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 14px; font-style: normal; font-variant-caps: normal; font-variant-ligatures: normal; font-weight: 400; letter-spacing: normal; line-height: 1.72; margin-bottom: 24px; margin-top: 0px; orphans: 2; overflow-wrap: break-word; text-align: start; text-decoration-color: initial; text-decoration-style: initial; text-indent: 0px; text-transform: none; white-space: normal; widows: 2; word-spacing: 0px;">
<strong style="box-sizing: border-box;">Jools Scott</strong>’un incelikli müzikleri ve <strong style="box-sizing: border-box;">Brian Fawcett</strong>’in atmosferik görüntüleriyle film; upuzun bir ballad şarkının video klibi gibi keyif verici. Elliot’un tıpkı etkilendiği erkek gibi üstünü çıkarıp köprüden nehre atlaması da şiirsel bir sahne olmuş. Filmin sonunda çalan akustik folk tarzındaki <strong style="box-sizing: border-box;">Oliver Daldry</strong> şarkısı<strong style="box-sizing: border-box;"> Catch The Wind (Rüzgarı Yakala)</strong>, kalbimi gülümsetti.</div>
<div style="-webkit-text-stroke-width: 0px; background-color: white; box-sizing: border-box; color: #222222; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 14px; font-style: normal; font-variant-caps: normal; font-variant-ligatures: normal; font-weight: 400; letter-spacing: normal; line-height: 1.72; margin-bottom: 24px; margin-top: 0px; orphans: 2; overflow-wrap: break-word; text-align: start; text-decoration-color: initial; text-decoration-style: initial; text-indent: 0px; text-transform: none; white-space: normal; widows: 2; word-spacing: 0px;">
15 yaşındaki entelektüel ve içe dönük çocuğu canlandıran<strong style="box-sizing: border-box;"> Alex Lawther</strong>’ın doğal ve akıcı oyunculuğu beni kendisine hayran bıraktı. Küçük bir izci çocuk edası, kafasına taktığı tüyler ve yanağına yapıştırdığı elektrik süpürgesi, öte yandan büyük bir merakla havuçları yürütüp kendi vücudunu keşfetmesi gibi çocukluktan henüz tam çıkamadığını ama hayatı keşfetme heyecanını gösteren muziplikleri ve <strong style="box-sizing: border-box;">Oscar Wilde</strong> tarzı ceketiyle, bambaşka bir zamandan gelmiş gibi duruyor. Bir tür <strong style="box-sizing: border-box;">Peter Pan</strong> gibi…</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #222222; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 1.72; margin-bottom: 24px; overflow-wrap: break-word;">
<strong style="box-sizing: border-box;">Filmin ismi, çok yönlü okunabilir : Çocukluktan ayrılış, evden ayrılış, evlilikten ayrılış, aileden kopuş, sevgililerin ayrılışı, sınırlı dünya’dan ayrılış, korkulardan ve alışkanlıklardan ayrılış, bilinçsizlikten ayrılış. Bu filmin, Lgbt sineması listemde önemli bir yer kazandığı şüphe götürmez.</strong></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #222222; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 1.72; margin-bottom: 24px; overflow-wrap: break-word;">
Yönetmen / Senaryo : <strong style="box-sizing: border-box;">Andrew Steggall</strong></div>
Ece Dorsayhttp://www.blogger.com/profile/17325876240220828699noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-74456955969876421.post-43256467690639840602020-04-09T05:01:00.001-07:002020-04-09T05:01:30.989-07:00Carol Zamansız, tarifsiz, yasaksız aşk..<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #222222; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 1.72; margin-bottom: 24px; overflow-wrap: break-word;">
<strong style="box-sizing: border-box;">Carol</strong></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #222222; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 1.72; margin-bottom: 24px; overflow-wrap: break-word;">
<strong style="box-sizing: border-box;">Zamansız, tarifsiz, yasaksız aşk..</strong></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #222222; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 1.72; margin-bottom: 24px; overflow-wrap: break-word;">
Hayatımın aşk filmini yazmak hiç kolay değil. Kalbimin atışlarını hızlandıran müthiş soundtrack’i eşliğinde hem de… Gerçekten abartısızca diyebilirim ki, aşka bakış açımı tasvir etmek istesem, hissettiklerimden yola çıksam <strong style="box-sizing: border-box;">Carol</strong>’a yakın bir film çekmek isterdim. Benim çekeceğim film, bir üniversite profesörüyle öğrencisi arasında olurdu lakin. Ya da iki sanatçı belki müzisyen kadınlar olurdu. Aşkın zamansızlığı, cinsiyetler ötesi derinliği, zarafeti; 50’lerin tutucu Amerika’sında yaşanmasının önündeki engeller seyirciye en incelikli biçimde nasıl anlatılır? Bu çok zor sorunun cevabı <strong style="box-sizing: border-box;">Carol</strong>’da gizli. Caz kokan, şairane ve cesur bir aşk filmi. Kadın perspektifinden Post- <strong style="box-sizing: border-box;">Romeo ve Juliet</strong>.</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #222222; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 1.72; margin-bottom: 24px; overflow-wrap: break-word;">
<strong style="box-sizing: border-box;">Velvet Goldmine</strong>‘nın ardından 2000’li yıllarda imza attığı <strong style="box-sizing: border-box;">Cennetten Çok uzakta</strong>, Beni Orada Arama gibi yapımlarla tanıdığımız <strong style="box-sizing: border-box;">Todd Haynes</strong>’in yönetmenliğini üstlendiği yapımı <strong style="box-sizing: border-box;">Patricia Highsmith</strong>’in romanından uyarlayan isim <strong style="box-sizing: border-box;">Phyllis Nagy</strong>. İki mükemmel oyuncu, (<strong style="box-sizing: border-box;">Cate Blanchett</strong> ki asaleti, dozunda mimikleri, kıyafetleri ve duruşuyla aşık olunası, ve sadece bakışlarıyla çok şey anlatabilen ödüllü <strong style="box-sizing: border-box;">Rooney Mara</strong>) ve müthiş bir görüntü yönetmeni, kurgusal zeka, tam dozunda bize incelikli, minimal notalarla şırıngayı basan <strong style="box-sizing: border-box;">Carter Burwell</strong>’in katkılarıyla bir başyapıt ortaya çıkmış. Aday olduğu ama kazanamadığı Oscar’ları kesinlikle hak eden bir filmdi. Oscar törenindeki seçimler ve LGBT sinemasına olan önyargılar da ayrı bir tartışma konusu olur. Gişe başarısı, filmin sinema tarihine altın harflerle yazılacağı gerçeğinin yanında gerçekten önemsiz bir detay. Nitelikli sinema eleştirmenlerinden tam not alması da cabası. Aşkı, tensel ve sözlü iletişimden öte gören, kalpten kalbe çok daha derin bir yol olduğunu fark edebilen seyirci bu filmi bir kereden fazla izlemek isteyebilir. Sıradanlığa ve aşkın vasat anlatımına maalesef alıştırılmış, yüzeysel bir heyecan arayan seyirci içinse ağır bir film gibi algılanabilir. Ben izlerken zaman durdu, bir çok sahnede yutkundum, nefesimi tuttum ve her saniyeyi, her bakışı, her repliği ve notayı ruhumun derinliklerine çekmeye çalıştım.</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #222222; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 1.72; margin-bottom: 24px; overflow-wrap: break-word;">
<strong style="box-sizing: border-box;">Carter Burwell</strong>’in minimalistik ama klasik orkestrasyonuyla müthiş bir atmosfer yaratan, bazen gergin bazen melankolik , tıpkı aşk gibi zamansız müzikleri, dönemin, araya sızmış neşe hüzün karması olan ve eskimeyen caz klasikleri, taksinin buğulu camından Therese’in bakışları, Carol’un yer yer felsefik mektubu birbirini kusursuz biçimde tamamlıyor. Carol’un mektubunun içeriği ve cümleleri okuyuşu beni daha fragmanı izlerken etkilemişti. Carol’un Therese’e yazdığı veda kokan mektubundaki “Hala gençsin ve açıklamalar, çözümlemeler arıyorsun.” cümlesinin hayat boyu etkisinde kalacağım şüphesiz. Film; aşk , yaş farklarının hayata farklı yaklaşımları doğurması, kader, mucize ve tesadüf kavramları üzerine sağlam sorular sorduruyor.</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #222222; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 1.72; margin-bottom: 24px; overflow-wrap: break-word;">
Filmde, bir çok Amerikalı’nın özendiği hayatı süren ama aslında mutsuz bir evliliği sonlandırmanın eşiğinde olan, konformist aile hayatının içinde kapana kısılmış hisseden, ruhu asla yaşlanmayan, sosyal statüleri reddeden, sosyete hayatının tanınmış zengin isimlerinden orta yaşlı Carol ile bir butikte mağaza görevlisi olarak çalışan, günlerini sıradan bir şekilde dolduran, bu koca şehirde kimliğini arayan, seçimlerinden çok emin olamayan, kalbi naif, fotoğraf sanatçısı olmayı hayal eden genç Therese arasındaki, 1950’lerin Manhattan’ında bir oyuncak mağazasında bir bakışla aniden başlayan aşkın izini sürüyoruz. Tanışmaları bile çok şiirsel bir sinema diliyle anlatılmış. Oyuncak mağazasındaki trenin yakın plan çekimi, Therese’in Carol’a oyuncak bebekleri sevmediğini söylemesi, Carol’un tezgahta unuttuğu deri eldivenleri, bir şiirden fırlamış sıradışı dizeler gibi. Sınıfsal ve yaşsal farkları, aniden başlayan aşk hikayelerinde birer dezavantaj öğesi olmak yerine bilakis birbirlerine ilham ve cesaret verdikleri şahane birer destek öğesine dönüşüyor. Therese’in fotoğrafçı gözü, dünyaya ve sevdiğine kendi kalbiyle bakan kadın özne oluşu, kadını bir nesneye indirgeyen statükoya meydan okuyor. Therese; Carol’un gizlice fotoğrafını çekerken, bir erkekten daha objektif ve tutkulu. Kadın dayanışması gibi bir feminist ruh, bu aşkın içinde çok asilce kendini gösteriyor.<strong style="box-sizing: border-box;"> Thelma ve Louise</strong> filmindeki gibi iki kadının arabayla geziye çıkıp şehirden, hapishane gibi olan hayatlarından uzaklaşmalarını ve düzene ellerinden geldiğince meydan okumalarını heyecanla seyrediyoruz. Sevişmelerinin de, düzene meydan okuyan ve kurtuluşu sembolize eden bu sıradışı gezi sırasında bir otel odasında gerçekleşmesi hikayeye derinlik ve mana katıyor. Waterloo gibi eskiden pek değer vermedikleri bir şehirde beraber uyandıklarında, şehrin ismiyle dalga geçecek kadar da yaşadıkları macerayla barışıklar.</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #222222; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 1.72; margin-bottom: 24px; overflow-wrap: break-word;">
Kadın kalbinin, ne kadar diğerkam ve fedakar olduğunu görüyoruz : Carol, herkesin iyiliği için Therese’e veda mektubu yazdığında ve biricik çocuğundan kendisini ayırmakla tehdit eden erkek egemen düzeni sembolize eden kocasının acımasızlığıyla savaşırken. Carol’un Therese’e onu sevdiğini söylemesi ve giderken elini omzuna koyup hafifçe sıkması gibi ufacık bir fiziksel hareket çok büyük duygusal anlam taşıyor. Bu filmin önerdiği ucu açık ama mutlu son olduğu çok hissedilen, seyirciyi salondan umutla çıkaran son sahnedeki bakışma belki de kavuşma an’ı, bütün klişeleri yıkıp geçiyor ve “yasak aşk”ın illa da mutsuz bir vedayla sona ermesi gerekmediğini, hayatta özgürlüğü için savaşan Carol gibi güçlü bir kadının, her şeyi göze alıp, egosal gurur gibi klişe kavramlardan uzak davranıp, kendisinin, sevdiğinin, biricik kızının ve genel olarak aşkın onurunu, herkesin iyiliğini en tepeye koyması insana ve insanlığa dair umut veriyor.</div>
<div class="google-auto-placed ap_container" style="background-color: white; box-sizing: border-box; clear: none; color: #444444; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 14px; height: auto; text-align: center; width: 640px;">
<ins class="adsbygoogle adsbygoogle-noablate" data-ad-client="ca-pub-3958459709722316" data-ad-format="auto" data-adsbygoogle-status="done" style="background: transparent; box-sizing: border-box; display: block; margin: auto; text-decoration-line: none;"><br /></ins></div>
Ece Dorsayhttp://www.blogger.com/profile/17325876240220828699noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-74456955969876421.post-34822423437697690562020-04-09T04:57:00.004-07:002020-04-09T04:57:51.059-07:00Denizlerin Fatihi : Kaptan Kusto<div dir="ltr" style="background-color: white; color: #1d2228; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 13px;">
<div>
<b><h2>
Denizlerin Fatihi : Kaptan Kusto</h2>
</b></div>
<div>
<b><i>Ece DORSAY</i></b></div>
<div>
<b><i><br /></i></b></div>
<div>
60 yıl evvel Fransa ve İngiltere’de nesilleri etkileyen Fransız kaşif <b>Jacques Cousteau</b>, hayatının anlatıldığı yeni biyografik film Derinlere Yolculuk ile yeni nesillere ulaşacak. <b>Derinliklere Yolculuk</b> (<i>L’Odysee</i>), 20 milyon Avro gibi dev bütçe harcanarak, Antartika buzullarından köpekbalıklarıyla ünlü Bahama’ya, dünyanın farklı okyanus ve bölgelerinde çekimler yapılarak 5 ay sürmüş.</div>
<div>
Filmde oyuncu seçimi de güçlü: <b>Lambert Wilson, Audrey Tautou, Pierre Niney, Benjamin Lavernhe</b>. Özellikle Audrey ve Lambert’in arasındaki güçlü bağ, Yves Saint Laurent ve Frantz filmleriyle hayranlığımı kazanan Pierre Niney’in babasıyla yaşadığı gerilimler ve başkaldırısı daha sonra babasını derinden kabul edişi, oyuncuların filme katkısındaki gücü gösterdi bana.</div>
<div>
Film, sadece Kaptan Kusto efsanesini yansıtmıyor, aynı zamanda bu efsanenin arkasındaki aile yaşantısını, Kusto’nun oğullarıyla olan adaletsiz ilişkilerini, eşini aldatan hatta ikinci bir aile daha kuran karanlık yönlerini filmin kaşiflik maceralarını fazla bozmadan dozunda veriyor izleyiciye.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
<b><h2>
Duyarlı ve İnce Bir Çevre Mesajı</h2>
</b></div>
<div>
Meşhur kırmızı gemisi Kalipso, sembolü olmuş kırmızı şapkası, balıkları ve balinaları su altında izlemek için icat ettiği devrimci nefes alma aygıtı ile Kaptan Kusto, Fransa ve İngiltere’nin medar-ı iftiharı olmuş. İleriki yaşlarında, işleri kötüye gittiğinde ve gemisinden olduğunda bile, yeniden ayağa kalkmasını bilmiş ve çevreci konferanslar vererek dünyaya yeniden büyük katkılar sağlamış. Beni en çok etkileyen sahnelerden biri de, Antartika’ya vardıklarında ve heyecanla balinaları görmek istediklerinde, balina avcılarının onlara ve bize miras bıraktığı kemiklerle karşılaşmaları oldu. Can yakan ve dünyanın güzelliklerini nasıl katlettiğimizi yüzümüze vuran, sade ama vurucu bir sahneydi. Bu katliama engel olmak için karar almaları, izleyene duyarlı ve ince bir çevre mesajı niteliğindeydi.</div>
<div>
Baba-oğul dramı, filmin içinde çok anlamlı biçimde ilerliyor. Flash-back yani zamanda geriye dönüşle başlayan film bize önce Kusto’nun erken yaşta yatılı okula terk ettiği küçük oğlu Philippe’in, uçaktaki son saatlerini gösteriyor. Uçak kazasından hemen öncesini…(Spoiler vermek huyum değil ama filmdeki kurgunun güzelliğini tarif etmek istedim.) Henüz ufacık bir çocukken babasından aldığı uçuş gözlüklerine dönüyoruz sonra. Babası Kusto, artık uçmadığını ve denizleri merak ettiğini söylese de, asi Philippe uçmayı yeğlediğini söylüyor babasına. Filmdeki bu tür sembolik bağlantılar ve kurgu, beni çok etkiledi.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
<b><h2>
Sürükleyici Senaryo ve Etkileyici Görsellik</h2>
</b></div>
<div>
İki saatlik biyografik filmi izlerken, görsellik ve senaryo akışı açısından öyle sürüklendim ki, oyunculuklar da üzerine eklenince beklediğimden daha iyi bir film çıktı. Belki daha kuru bir belgesel tadı bekliyordum, tıpkı televizyonda izlediğim ve kaşiflerin hayatını anlatan belgesel filmler gibi. Karşımızda bir belgesel yok elbette, biyografik ama kurgusal bir yapıt var ve görselliğin hakkı epeyce verilmiş. En azından su altı görüntüleri, denize aşık ve çocukluk yazlarını denizde yüzerek geçirmiş olan beni yeterince tatmin etti. Görsellik bir yana, benim gibi bir müzisyenin müziklere dikkat etmemesi imkansızdı. The Mamas’s an Papa’s’ın sörf klasiği California Dreamin’den Johannes Brahms’ın F Major senfonisine, okyanuslardaki hayat müzikal bir şölene de dönüştürülmüş. Festivalde bu filmi kaçırdıysanız, Başka Sinema gösterimlerinde kaçırmamanızı ve bilakis sinema salonunda yani beyaz perdede izlemenizi öneririm.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
</div>
Ece Dorsayhttp://www.blogger.com/profile/17325876240220828699noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-74456955969876421.post-88766075230083446772020-04-09T04:55:00.002-07:002020-04-09T04:55:41.231-07:00İki Film Birden – Kimlik, Tutku ve Sanat<br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">İki Film
Birden – Kimlik, Tutku ve Sanat<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Ve Sonra
Dans Ettik :<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Film
Ekimi’nde hem Lgbt aşk teması hem sanat içerdiğinden dolayı, en merak ettiğim
filmdi ve beni hayal kırıklığına uğratmadı. Son sahnede gözlerim nemlendi. Önce
filmin künyesine bakalım :<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">“Yönetmenlik
koltuğunda Gürcü asıllı isveçli Levan Akin’in yer aldığı 2019 yapımı
film. Dünya prömiyerini bu sene gerçekleştirilen 72. Cannes film festivali'nin
''yönetmenlerin on beş günü'' bölümünde yapan film, yetenekli dansçı merab'ın
halk dansları ekibine yeni katılan karizmatik bir gence kapılmasını anlatıyor.
Merab, baskıcı bir toplumda hem aşkı keşfediyor hem de kendini ve cinselliğini
buluyor. Yetenekli dansçı Merab, yıllarını verdiği gürcü devlet halk dansları
ekibinde partneri ve kız arkadaşı Mary ile birlikte kendini kanıtlamaya
çalışmaktadır. Süreç hem sert eğitmenleri hem de geleneksel dansın gerekleri
yüzünden katı ve sıkıdır. Merab, ekibe yeni katılan yakışıklı ve karizmatik bir
gence kapılınca önce çok zorlansa da sonrasında aşkı keşfeder, kimliğini ve
cinselliğini bulur. 1980’lerin dans filmlerinden esinlenen gürcü asıllı isveçli
Levan Akin'in yönettiği film dünya prömiyerini Cannes'da yönetmenlerin on beş
günü bölümünde yaptı. İsveç'in Oscar adayı seçilen film, Abba'dan Robyn'e ve
Gürcü halk melodilerine bolca müzik ve dans sahneleriyle dolu hareketli,
duygusal ve dokunaklı bir büyüme hikâyesi anlatıyor.”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Böylesine
zor bir hikayeyi, kuir sinemanın standart karamsarlığına düşmeden, umut verici
bir biçimde anlatmak kolay değil ama yönetmen bunu başarıyor. Filmin konusu
ilerledikçe, inişler çıkışlar bizi korkuttukça, umut veren finale doğru
gittiğimizden emin olamıyoruz, yine de final yoruma kalıyor. Bir bakış açısıyla,
düzene teslim olmak başka bir perspektiften bakarsak da meydan okumak var.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Sanat
aracılığıyla alevlenen ve önce erkek rekabetiyle başlayan bir aşkın, erkeklere
dayatılan cinsel kimliğin muhafazakar bir toplumda sebep olduğu baskıların,
yerel Gürcü dansının incelikleri ve tutuculuğu üzerinden anlatılması filmi
özgün ve cesur kılıyor.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Bu yazı
yayımlandığında, film muhtemelen başka sinema salonlarında gösterime girmiş
olacak. Bu hikayede, cinselliği ve feminenliği asla kabul etmeyen Gürcü dans
ekolünün incelikleri, kurallara meydan okuyan genç dansçı Merab’in Iraklı’ya
gönlünü kaptırması ve kimlik savaşı, maço ve bela çıkaran vizyonsuz ağabeyi
tarafından bile kabullenilişi beni çok etkiledi.. Son sahnede, efemine bir hale
soktuğu dans figürleri, kendi de eski dansçı olan Gürcü bir dostum tarafından
abartılı bulunsa da, çaresiz bir isyanı ve meydan okumayı bize net bir biçimde
göstermesi açısından etkileyiciydi. Muhafazakar bir toplumda özgün sanat icra
etmenin zorluklarına aşina biri olarak bu filmi izlerken kendimi yalnız
hissetmekten bir süreliğine de olsa kurtuldum. Sinema ve müziğin güzelliği de
bu bağları kurmak ve kendinden parçalar bulmak değil midir?<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Alev Almış
Bir Genç Kızın Portresi :<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Bu filmle
çok paralellik kurduğum, anlatımı ve ruhu elbette daha farklı ve zarif olan,
18. yüzyılda iki kadının ölümsüz aşkını anlatan Portrait of a Lady On Fire
(Alev Almış Bir Genç Kızın Portresi), film ekiminde beni çok etkileyen diğer
film oldu.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Künye :
“Cannes’da En İyi Senaryo Ödülü ve Kuir Palmiye’yi kazanan ‘Portrait of a Lady
on Fire’ Filmekimi programından açıklanan ilk film. Yönetmen Céline Sciamma’nın
bu dördüncü filmi, 18. yüzyılda, bir ressamın modeliyle aşkını anlatıyor.
Filmde ressam Marianne’ı Noémie Merlant, model Héloïse’i Adèle Haenel
canlandırıyor. Cannes’da büyük övgü toplayan ve çokça konuşulan ‘Portrait of a
Lady on Fire’, eleştirmenlerce “A sınıfı bir başyapıt… Bu yıl prömiyerini yapan
en kusursuz film.” sözleriyle övüldü.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Céline
Sciamma’nın yönettiği “Tomboy” ve senaryosunu yazdığı “Kabakçığın Hayatı” daha
önce Filmekimi’nde gösterilmişti.”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Marianna,
Heloise’ın portresini defalarca çizerek, alevlenen aşkta zaman kazanmaya ve
Heloise ile yakınlaşmaya çalışırken, aslında mükemmeliyetçi bir ressam haline
mi geliyordur yoksa aşık bir ruh mu? Her ikisi de rahatlıkla söylenebilir.
Dalgalar ve müthiş manzarlar eşliğinde, yavaş yavaş büyüyen bir aşka tanık
oluyoruz. An’ları, duyguları, renkleri bize birebir yaşatan bir film bu. Olay
örgüsüne sığınan bir film olmaması, sürprizleri bile yudum yudum vermesi,
seyirciyi beyaz perdeye mıhlıyor. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Bu filmde
erkekler sadece birer isim olarak var, varlıklarını beyaz perdede direkt
görmüyoruz hatta kadınlar arasında konuları bile açılmıyor. Hiç birini
tanımıyoruz. Yönetmen bizi sadece kadınların dünyasında gezdiriyor. Hem bir
arkadaşlık hem bir tutku filmi. Zaten kadın yönetmen Sciamma da tutkunun
filmini yaptığını söylüyor bir röportajında. Filmleri genelde kadınların
kendini keşfi üzerine. Mitolojiden de etkilendiğini söylüyor. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Bakışların,
dokunuşlardan daha fazla iz bıraktığı zarif ve derin bir dünyanın içine
dalıyoruz. Filmdeki kürtaj sahnesi bile bir kadının bakışıyla çekilmiş, bunu
net olarak hissediyoruz. Filmde en çok hissettiğim, hem iki kahramanın hem
annenin hem Heloise’in kadın<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Film,
şiirsel anlatımıyla, dozunda diyalogları ve ışık kullanımıyla, müthiş görüntü
yönetmenliğiyle lezbiyen aşkın zarafetini en kusursuz biçimde <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>tasvir etmiş. Böylesi zarif bir tasviri, yine
Psikesinema’ya analizini yazmış olduğum 2015 yapımı Carol filminde izlemiştim.
Yine geçmiş zamanın büyüsünü taşıyordu Carol filmi de. Kuir dünyayı ve aşkın
kimlik kartı tanımadığını şahane görüntüler ve müzikler eşliğinde anlatan bu
iki yapım sinema tarihine yazıldı bile.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">Ece Dorsay<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">21 Ekim 2019-10-21<o:p></o:p></span></div>
<br />Ece Dorsayhttp://www.blogger.com/profile/17325876240220828699noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-74456955969876421.post-45531229404481094132020-04-09T04:40:00.000-07:002020-04-09T04:55:56.081-07:00Amy : Epik ve Dramatik Bir Hayat Öyküsü<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #222222; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 1.72; margin-bottom: 24px; overflow-wrap: break-word;">
</div>
<div style="background: white; margin-bottom: 16.3pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm;">
<strong><span style="color: #222222; font-family: "arial black" , "sans-serif";">Amy</span></strong><span style="color: #222222; font-family: "arial black" , "sans-serif";"><o:p></o:p></span></div>
<div style="-webkit-text-stroke-width: 0px; background: white; box-sizing: border-box; font-variant-caps: normal; font-variant-ligatures: normal; margin-bottom: 16.3pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; orphans: 2; overflow-wrap: break-word; text-align: start; text-decoration-color: initial; text-decoration-style: initial; widows: 2; word-spacing: 0px;">
<strong style="box-sizing: border-box;"><span style="color: #222222; font-family: "arial black" , "sans-serif";">Epik
ve Dramatik Bir Hayat Öyküsü..</span></strong><span style="color: #222222; font-family: "arial black" , "sans-serif";"><o:p></o:p></span></div>
<div style="-webkit-text-stroke-width: 0px; background: white; box-sizing: border-box; font-variant-caps: normal; font-variant-ligatures: normal; margin-bottom: 16.3pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; orphans: 2; overflow-wrap: break-word; text-align: start; text-decoration-color: initial; text-decoration-style: initial; widows: 2; word-spacing: 0px;">
<span style="color: #222222; font-family: "arial black" , "sans-serif";">Müzik belgeselleri ve
müzisyenlerin biyografi kitapları beni oldum olası çok etkiler. Belki ben de
müzisyen olduğum için büyük bir iştahla bu yollar hakkında aydınlanmak
istediğim içindir. Belki de Türkiye’den çıkıp da gerçekleşmesi ütopik görünen
büyük hayallerin izinde gitmeye tutkun olduğum içindir. Her şey bir yana, başta
müziğe olan tutkum ve ardından gelen sıra dışı ozan/müzisyen karakterlere olan
ilgim beni bu türe yaklaştırıyor. <strong style="box-sizing: border-box;"><span style="font-family: "arial black" , "sans-serif";">Amy Winehouse</span></strong> ile
müzikal ilişkim enteresan. Şarkılarını yorumlarken notalarını aynı tondan
söylediğim tek insan. Genelde şarkılar yorumlanırken yorumcunun gırtlağına göre
transpoze edilir. Vokal fazla tiz geliyorsa pesleştirilir, tiz geliyorsa tam
tersi. Ben ise ne zaman bir <strong style="box-sizing: border-box;"><span style="font-family: "arial black" , "sans-serif";">Amy</span></strong> şarkısı
seçsem, tonlarımızın birebir uyduğunu fark ettim. Onun kadar mükemmel bir blues
ve caz hissiyatı ekleyemesem de, şarkılarını kendi rengimde söylemeyi hep
sevdim.<o:p></o:p></span></div>
<div style="-webkit-text-stroke-width: 0px; background: white; box-sizing: border-box; font-variant-caps: normal; font-variant-ligatures: normal; margin-bottom: 16.3pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; orphans: 2; overflow-wrap: break-word; text-align: start; text-decoration-color: initial; text-decoration-style: initial; widows: 2; word-spacing: 0px;">
<span style="color: #222222; font-family: "arial black" , "sans-serif";"><o:p> </o:p></span><span style="font-family: "arial black" , sans-serif;">Buğulu ve kadife sesiyle
beni ilk, </span><strong style="box-sizing: border-box; font-family: "arial black", sans-serif;"><span style="font-family: "arial black" , "sans-serif";">Later with Jools Holland</span></strong><span style="font-family: "arial black" , sans-serif;"> programında </span><strong style="box-sizing: border-box; font-family: "arial black", sans-serif;"><span style="font-family: "arial black" , "sans-serif";">vintage
mavi Stratocaster</span></strong><span style="font-family: "arial black" , sans-serif;"> gitarıyla </span><strong style="box-sizing: border-box; font-family: "arial black", sans-serif;"><span style="font-family: "arial black" , "sans-serif";">Stronger Than Me</span></strong><span style="font-family: "arial black" , sans-serif;">’yi
söylerken çarpmıştı. 2011 yılında Amy’nin Sırbistan konseri youtube’de
yayınlanmıştı ve alkolden Amy bırakın şarkı söylemeyi, ayakta duramıyordu. O
görüntüleri izlediğimde içim parçalanmıştı. Twitter’da epeyce bir dalga konusu
olmuştu bu durum hatta yerli meslektaşlarının dahi bu durumla dalga geçmesi
büyük bilinçsizlikti. Ben gazetedeki köşeme; düzenin çarklarının bir parçası
olan menejerlerinin Amy’e dikkat etmediğini ve sadece parayı düşündüklerini
yazmıştım. Böyle giderse kötü bir sonun yaklaştığını belirtmiştim üzüntüyle…
Yazık ki gerçekçi tahminlerim ve sezgilerimin gücü doğru çıktı. Temmuz 2011’de
Amy’i kaybettik. O esnada Çeşme’deydim ve bir internet kafe bulup gazeteye Amy
yazımı yazarken çok canım yandı.</span></div>
<div style="-webkit-text-stroke-width: 0px; background: white; box-sizing: border-box; font-variant-caps: normal; font-variant-ligatures: normal; margin-bottom: 16.3pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; orphans: 2; overflow-wrap: break-word; text-align: start; text-decoration-color: initial; text-decoration-style: initial; widows: 2; word-spacing: 0px;">
<br />
<br />
<span style="font-family: "arial black" , "sans-serif";"><span class="msoIns"><ins data-ad-client="ca-pub-3958459709722316" data-ad-format="auto" data-adsbygoogle-status="done" style="box-sizing: border-box; text-decoration-line: none;"><iframe allowfullscreen="true" allowtransparency="true" frameborder="0" height="160" hspace="0" id="aswift_1" marginheight="0" marginwidth="0" name="aswift_1" scrolling="no" style="border-bottom-width: 0px; border-left-width: 0px; border-right-width: 0px; border-style: initial; border-top-width: 0px; box-sizing: border-box; height: 160px; left: 0px; max-width: 100%; position: absolute; top: 0px; width: 640px;" vspace="0" width="640"></iframe></ins></span></span><span style="font-family: "arial black" , "sans-serif";"><span class="msoIns"><ins data-ad-client="ca-pub-3958459709722316" data-ad-format="auto" data-adsbygoogle-status="done" style="box-sizing: border-box; text-decoration-line: none;">
Yıllar sonra, Amy’nin babası <strong style="box-sizing: border-box;"><span style="font-family: "arial black" , "sans-serif";">Mitch Winehouse</span></strong>’un
yazdığı biyografi kitabı Kızım Amy’i okudum ama 2015 yılında izlediğim<strong style="box-sizing: border-box;"><span style="font-family: "arial black" , "sans-serif";"> Amy</span></strong> filmi
bana daha gerçekçi göründü. Filmde, Mitch çok daha fazla hedef gösteriliyordu,
kitaptaysa babası kendini koruyucu melek gibi gösteriyordu. Kendini suçlar gibi
yaparken bile satırları aslında düzenin kurbanının haykırışları gibi okunuyordu
yine de yeterince güçlü yazılmamıştı. Filmin neden bana daha çarpıcı geldiğini
belki anlatımının en sahici görüntülere dayalı olup buna rağmen sanatsal
estetiğini de koruyabilmesine bağlayabiliriz artı babasının anlatımında
yeterince inandırıcılık bulamadım.</ins></span></span><span style="font-family: "arial black" , "sans-serif";"><span class="msoIns"><ins data-ad-client="ca-pub-3958459709722316" data-ad-format="auto" data-adsbygoogle-status="done" style="box-sizing: border-box; text-decoration-line: none;"><iframe allowfullscreen="true" allowtransparency="true" frameborder="0" height="160" hspace="0" id="aswift_2" marginheight="0" marginwidth="0" name="aswift_2" scrolling="no" style="border-bottom-width: 0px; border-left-width: 0px; border-right-width: 0px; border-style: initial; border-top-width: 0px; box-sizing: border-box; height: 160px; left: 0px; max-width: 100%; position: absolute; top: 0px; width: 640px;" vspace="0" width="640"></iframe></ins></span></span><span style="font-family: "arial black" , "sans-serif";"><span class="msoIns"><ins data-ad-client="ca-pub-3958459709722316" data-ad-format="auto" data-adsbygoogle-status="done" style="box-sizing: border-box; text-decoration-line: none;"><iframe allowfullscreen="true" allowtransparency="true" frameborder="0" height="160" hspace="0" id="aswift_2" marginheight="0" marginwidth="0" name="aswift_2" scrolling="no" style="border-bottom-width: 0px; border-left-width: 0px; border-right-width: 0px; border-style: initial; border-top-width: 0px; box-sizing: border-box; height: 160px; left: 0px; max-width: 100%; position: absolute; top: 0px; width: 640px;" vspace="0" width="640"></iframe></ins></span></span><span style="font-family: "arial black" , "sans-serif";"><span class="msoIns"><ins data-ad-client="ca-pub-3958459709722316" data-ad-format="auto" data-adsbygoogle-status="done" style="box-sizing: border-box; text-decoration-line: none;">
27’ler kulübü klişesini ensenizde hissettirmeden akan bir belgesel/film. Tam da
ruhunuzda açılmış deliklere şarkı söyleyen bir ozan/şarkıcı. Çocukluktan
star’lığa uzanan yolculuğunun günlüğü tutulmuş gibi belgeselde. <strong style="box-sizing: border-box;"><span style="font-family: "arial black" , "sans-serif";">Amy</span></strong>’nin
bizzat “Vurucu kelimelerle itiraflar” diye tasvir ettiği şarkı sözü stilini,
yönetmen <strong style="box-sizing: border-box;"><span style="font-family: "arial black" , "sans-serif";">Asif Kapadia</span></strong>, filmin kurgusuna
taşımış. Direkt bir anlatım olmadan, <strong style="box-sizing: border-box;"><span style="font-family: "arial black" , "sans-serif";">Winehouse</span></strong>’un
şarkı sözleri bize hikayeyi anlatıyor. Film, 1998 yılından bir ev çekimiyle
başlıyor. Dikkat çekici ve zamanla üslubu daha da sivrilen Amy, arkadaşının 14.
yaş partisi için<strong style="box-sizing: border-box;"><span style="font-family: "arial black" , "sans-serif";"> Marilyn Monroe</span></strong>’yu taklit
ediyor. Dikkat çekici yeteneği Amy’i ürkütücü bir hızla yukarıya taşırken, 2005
yılında Camden’da tanıştığı ve kocası olacak olan <strong style="box-sizing: border-box;"><span style="font-family: "arial black" , "sans-serif";">Blake</span></strong>’in
hayatına eroini sokmasıyla tüyler ürperten bir lunapark trenine biniyoruz.</ins></span></span><iframe allowfullscreen="true" allowtransparency="true" frameborder="0" height="160" hspace="0" id="aswift_3" marginheight="0" marginwidth="0" name="aswift_3" scrolling="no" style="border-bottom-width: 0px; border-left-width: 0px; border-right-width: 0px; border-style: initial; border-top-width: 0px; box-sizing: border-box; height: 160px; left: 0px; max-width: 100%; position: absolute; top: 0px; width: 640px;" vspace="0" width="640"></iframe><iframe allowfullscreen="true" allowtransparency="true" frameborder="0" height="160" hspace="0" id="aswift_3" marginheight="0" marginwidth="0" name="aswift_3" scrolling="no" style="border-bottom-width: 0px; border-left-width: 0px; border-right-width: 0px; border-style: initial; border-top-width: 0px; box-sizing: border-box; height: 160px; left: 0px; max-width: 100%; position: absolute; top: 0px; width: 640px;" vspace="0" width="640"></iframe><span style="font-family: "arial black" , "sans-serif";"><span class="msoIns"><ins data-ad-client="ca-pub-3958459709722316" data-ad-format="auto" data-adsbygoogle-status="done" style="box-sizing: border-box; text-decoration-line: none;"><iframe allowfullscreen="true" allowtransparency="true" frameborder="0" height="160" hspace="0" id="aswift_4" marginheight="0" marginwidth="0" name="aswift_4" scrolling="no" style="border-bottom-width: 0px; border-left-width: 0px; border-right-width: 0px; border-style: initial; border-top-width: 0px; box-sizing: border-box; height: 160px; left: 0px; max-width: 100%; position: absolute; top: 0px; width: 640px;" vspace="0" width="640"></iframe></ins></span></span><span style="font-family: "arial black" , "sans-serif";"><span class="msoIns"><ins data-ad-client="ca-pub-3958459709722316" data-ad-format="auto" data-adsbygoogle-status="done" style="box-sizing: border-box; text-decoration-line: none;"><iframe allowfullscreen="true" allowtransparency="true" frameborder="0" height="160" hspace="0" id="aswift_4" marginheight="0" marginwidth="0" name="aswift_4" scrolling="no" style="border-bottom-width: 0px; border-left-width: 0px; border-right-width: 0px; border-style: initial; border-top-width: 0px; box-sizing: border-box; height: 160px; left: 0px; max-width: 100%; position: absolute; top: 0px; width: 640px;" vspace="0" width="640"></iframe></ins></span></span><span style="font-family: "arial black" , "sans-serif";"><span class="msoIns"><ins data-ad-client="ca-pub-3958459709722316" data-ad-format="auto" data-adsbygoogle-status="done" style="box-sizing: border-box; text-decoration-line: none;">
Baba figürü gibi duruşuyla <strong style="box-sizing: border-box;"><span style="font-family: "arial black" , "sans-serif";">Tony Bennett</span></strong>,
Amy’e yeterince uzun yaşayabilirse nasıl bir hayatı olabileceğini ima eder ve
düet kayıtları sırasında O’na şefkatle yol gösterir, Amy’nin caz devlerinden
biri olma yoluna girecek vakti olsaydı hayatının ne kadar güzel olabileceğini
bize sezdirir. Tam Amy’nin istediği hayat : Filmin en başında istediği tek
şeyin müzik yapmak olduğunu ve şöhretle ilgilenmediğini söylemişti ve bu
cümleyi Camden dönemlerinde bile tekrar etti.</ins></span></span><strong style="box-sizing: border-box;"><span style="color: #222222; font-family: "arial black" , "sans-serif";"><span class="msoIns"><ins data-ad-client="ca-pub-3958459709722316" data-ad-format="auto" data-adsbygoogle-status="done" style="box-sizing: border-box; text-decoration-line: none;"><iframe allowfullscreen="true" allowtransparency="true" frameborder="0" height="160" hspace="0" id="aswift_5" marginheight="0" marginwidth="0" name="aswift_5" scrolling="no" style="border-bottom-width: 0px; border-left-width: 0px; border-right-width: 0px; border-style: initial; border-top-width: 0px; box-sizing: border-box; height: 160px; left: 0px; max-width: 100%; position: absolute; top: 0px; width: 640px;" vspace="0" width="640"></iframe></ins></span></span></strong><strong style="box-sizing: border-box;"><span style="color: #222222; font-family: "arial black" , "sans-serif";"><span class="msoIns"><ins data-ad-client="ca-pub-3958459709722316" data-ad-format="auto" data-adsbygoogle-status="done" style="box-sizing: border-box; text-decoration-line: none;"><iframe allowfullscreen="true" allowtransparency="true" frameborder="0" height="160" hspace="0" id="aswift_5" marginheight="0" marginwidth="0" name="aswift_5" scrolling="no" style="border-bottom-width: 0px; border-left-width: 0px; border-right-width: 0px; border-style: initial; border-top-width: 0px; box-sizing: border-box; height: 160px; left: 0px; max-width: 100%; position: absolute; top: 0px; width: 640px;" vspace="0" width="640"></iframe></ins></span></span></strong><strong style="box-sizing: border-box;"><span style="color: #222222; font-family: "arial black" , "sans-serif";"><span class="msoIns"><ins data-ad-client="ca-pub-3958459709722316" data-ad-format="auto" data-adsbygoogle-status="done" style="box-sizing: border-box; text-decoration-line: none;">
Amy Winehouse</ins></span></span></strong><span style="color: #222222; font-family: "arial black" , "sans-serif";"><span class="msoIns"><ins>‘un
12 yaşında söylediklerine kulak verelim : “<strong style="box-sizing: border-box;"><span style="font-family: "arial black" , "sans-serif";">Çok ünlü olmayı hayal ediyorum.
Sahnede olmak istiyorum. Bu tutku yaşadığım sürece devam edecek. İnsanların
sesimi duymalarını ve beş dakikalığına dertlerini unutmalarını istiyorum.
Konser biletleri, Batı Yakası ve Broadway Şovu biletleri bir çırpıda tükenen
bir aktris ve şarkıcı olarak hatırlanmak istiyorum.</span></strong>”</ins></span><o:p></o:p></span><span style="font-family: "arial black" , "sans-serif";"><span class="msoIns"><ins data-ad-client="ca-pub-3958459709722316" data-ad-format="auto" data-adsbygoogle-status="done" style="box-sizing: border-box; text-decoration-line: none;"><iframe allowfullscreen="true" allowtransparency="true" frameborder="0" height="160" hspace="0" id="aswift_1" marginheight="0" marginwidth="0" name="aswift_1" scrolling="no" style="border-bottom-width: 0px; border-left-width: 0px; border-right-width: 0px; border-style: initial; border-top-width: 0px; box-sizing: border-box; height: 160px; left: 0px; max-width: 100%; position: absolute; top: 0px; width: 640px;" vspace="0" width="640"></iframe></ins></span></span><span style="font-family: "arial black" , "sans-serif";"><span class="msoIns"><ins data-ad-client="ca-pub-3958459709722316" data-ad-format="auto" data-adsbygoogle-status="done" style="box-sizing: border-box; text-decoration-line: none;"><iframe allowfullscreen="true" allowtransparency="true" frameborder="0" height="160" hspace="0" id="aswift_1" marginheight="0" marginwidth="0" name="aswift_1" scrolling="no" style="border-bottom-width: 0px; border-left-width: 0px; border-right-width: 0px; border-style: initial; border-top-width: 0px; box-sizing: border-box; height: 160px; left: 0px; max-width: 100%; position: absolute; top: 0px; width: 640px;" vspace="0" width="640"></iframe></ins></span></span><span style="font-family: "arial black" , "sans-serif";"><span class="msoIns"><ins data-ad-client="ca-pub-3958459709722316" data-ad-format="auto" data-adsbygoogle-status="done" style="box-sizing: border-box; text-decoration-line: none;"><iframe allowfullscreen="true" allowtransparency="true" frameborder="0" height="160" hspace="0" id="aswift_2" marginheight="0" marginwidth="0" name="aswift_2" scrolling="no" style="border-bottom-width: 0px; border-left-width: 0px; border-right-width: 0px; border-style: initial; border-top-width: 0px; box-sizing: border-box; height: 160px; left: 0px; max-width: 100%; position: absolute; top: 0px; width: 640px;" vspace="0" width="640"></iframe></ins></span></span><iframe allowfullscreen="true" allowtransparency="true" frameborder="0" height="160" hspace="0" id="aswift_3" marginheight="0" marginwidth="0" name="aswift_3" scrolling="no" style="border-bottom-width: 0px; border-left-width: 0px; border-right-width: 0px; border-style: initial; border-top-width: 0px; box-sizing: border-box; height: 160px; left: 0px; max-width: 100%; position: absolute; top: 0px; width: 640px;" vspace="0" width="640"></iframe><span style="font-family: "arial black" , "sans-serif";"><span class="msoIns"><ins data-ad-client="ca-pub-3958459709722316" data-ad-format="auto" data-adsbygoogle-status="done" style="box-sizing: border-box; text-decoration-line: none;"><iframe allowfullscreen="true" allowtransparency="true" frameborder="0" height="160" hspace="0" id="aswift_4" marginheight="0" marginwidth="0" name="aswift_4" scrolling="no" style="border-bottom-width: 0px; border-left-width: 0px; border-right-width: 0px; border-style: initial; border-top-width: 0px; box-sizing: border-box; height: 160px; left: 0px; max-width: 100%; position: absolute; top: 0px; width: 640px;" vspace="0" width="640"></iframe></ins></span></span><strong style="box-sizing: border-box;"><span style="color: #222222; font-family: "arial black" , "sans-serif";"><span class="msoIns"><ins data-ad-client="ca-pub-3958459709722316" data-ad-format="auto" data-adsbygoogle-status="done" style="box-sizing: border-box; text-decoration-line: none;"><iframe allowfullscreen="true" allowtransparency="true" frameborder="0" height="160" hspace="0" id="aswift_5" marginheight="0" marginwidth="0" name="aswift_5" scrolling="no" style="border-bottom-width: 0px; border-left-width: 0px; border-right-width: 0px; border-style: initial; border-top-width: 0px; box-sizing: border-box; height: 160px; left: 0px; max-width: 100%; position: absolute; top: 0px; width: 640px;" vspace="0" width="640"></iframe></ins></span></span></strong><br />
<span style="font-family: "arial black" , "sans-serif";"><span class="msoIns"><ins data-ad-client="ca-pub-3958459709722316" data-ad-format="auto" data-adsbygoogle-status="done" style="box-sizing: border-box; text-decoration-line: none;"><iframe allowfullscreen="true" allowtransparency="true" frameborder="0" height="160" hspace="0" id="aswift_1" marginheight="0" marginwidth="0" name="aswift_1" scrolling="no" style="border-bottom-width: 0px; border-left-width: 0px; border-right-width: 0px; border-style: initial; border-top-width: 0px; box-sizing: border-box; height: 160px; left: 0px; max-width: 100%; position: absolute; top: 0px; width: 640px;" vspace="0" width="640"></iframe></ins></span></span><span style="font-family: "arial black" , "sans-serif";"><span class="msoIns"><ins data-ad-client="ca-pub-3958459709722316" data-ad-format="auto" data-adsbygoogle-status="done" style="box-sizing: border-box; text-decoration-line: none;"><br /></ins></span></span></div>
<span style="font-family: "arial black" , "sans-serif";"><span class="msoIns"><ins data-ad-client="ca-pub-3958459709722316" data-ad-format="auto" data-adsbygoogle-status="done" style="box-sizing: border-box; text-decoration-line: none;"><iframe allowfullscreen="true" allowtransparency="true" frameborder="0" height="160" hspace="0" id="aswift_2" marginheight="0" marginwidth="0" name="aswift_2" scrolling="no" style="border-bottom-width: 0px; border-left-width: 0px; border-right-width: 0px; border-style: initial; border-top-width: 0px; box-sizing: border-box; height: 160px; left: 0px; max-width: 100%; position: absolute; top: 0px; width: 640px;" vspace="0" width="640"></iframe></ins></span></span><br /><iframe allowfullscreen="true" allowtransparency="true" frameborder="0" height="160" hspace="0" id="aswift_3" marginheight="0" marginwidth="0" name="aswift_3" scrolling="no" style="border-bottom-width: 0px; border-left-width: 0px; border-right-width: 0px; border-style: initial; border-top-width: 0px; box-sizing: border-box; height: 160px; left: 0px; max-width: 100%; position: absolute; top: 0px; width: 640px;" vspace="0" width="640"></iframe><span style="font-family: "arial black" , "sans-serif";"><span class="msoIns"><ins data-ad-client="ca-pub-3958459709722316" data-ad-format="auto" data-adsbygoogle-status="done" style="box-sizing: border-box; text-decoration-line: none;"><iframe allowfullscreen="true" allowtransparency="true" frameborder="0" height="160" hspace="0" id="aswift_4" marginheight="0" marginwidth="0" name="aswift_4" scrolling="no" style="border-bottom-width: 0px; border-left-width: 0px; border-right-width: 0px; border-style: initial; border-top-width: 0px; box-sizing: border-box; height: 160px; left: 0px; max-width: 100%; position: absolute; top: 0px; width: 640px;" vspace="0" width="640"></iframe></ins></span></span><strong style="box-sizing: border-box;"><span style="color: #222222; font-family: "arial black" , "sans-serif";"><span class="msoIns"><ins data-ad-client="ca-pub-3958459709722316" data-ad-format="auto" data-adsbygoogle-status="done" style="box-sizing: border-box; text-decoration-line: none;"><br /></ins></span></span></strong>
<strong style="box-sizing: border-box;"><span style="color: #222222; font-family: "arial black" , "sans-serif";"><span class="msoIns"><ins data-ad-client="ca-pub-3958459709722316" data-ad-format="auto" data-adsbygoogle-status="done" style="box-sizing: border-box; text-decoration-line: none;"><iframe allowfullscreen="true" allowtransparency="true" frameborder="0" height="160" hspace="0" id="aswift_5" marginheight="0" marginwidth="0" name="aswift_5" scrolling="no" style="border-bottom-width: 0px; border-left-width: 0px; border-right-width: 0px; border-style: initial; border-top-width: 0px; box-sizing: border-box; height: 160px; left: 0px; max-width: 100%; position: absolute; top: 0px; width: 640px;" vspace="0" width="640"></iframe></ins></span></span></strong><br /><span style="font-family: "arial black" , "sans-serif";"><span class="msoIns"><ins data-ad-client="ca-pub-3958459709722316" data-ad-format="auto" data-adsbygoogle-status="done" style="box-sizing: border-box; text-decoration-line: none;">
<iframe allowfullscreen="true" allowtransparency="true" frameborder="0" height="160" hspace="0" id="aswift_1" marginheight="0" marginwidth="0" name="aswift_1" scrolling="no" style="border-bottom-width: 0px; border-left-width: 0px; border-right-width: 0px; border-style: initial; border-top-width: 0px; box-sizing: border-box; height: 160px; left: 0px; max-width: 100%; position: absolute; top: 0px; width: 640px;" vspace="0" width="640">
</iframe></ins></span></span><br />
<div style="-webkit-text-stroke-width: 0px; background: white; box-sizing: border-box; font-variant-caps: normal; font-variant-ligatures: normal; margin-bottom: 16.3pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; orphans: 2; overflow-wrap: break-word; text-align: start; text-decoration-color: initial; text-decoration-style: initial; widows: 2; word-spacing: 0px;">
<br /></div>
<div style="-webkit-text-stroke-width: 0px; background: white; box-sizing: border-box; font-variant-caps: normal; font-variant-ligatures: normal; margin-bottom: 16.3pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; orphans: 2; overflow-wrap: break-word; text-align: start; text-decoration-color: initial; text-decoration-style: initial; widows: 2; word-spacing: 0px;">
<strong style="box-sizing: border-box;"><span style="font-family: "arial black" , "sans-serif";"><span class="msoIns"><ins>Ruhunuzda açılmış deliklere şarkı söyleyen şarkıcı..</ins></span></span></strong><span style="font-family: "arial black" , "sans-serif";"><span class="msoIns"><ins><o:p></o:p></ins></span></span></div>
<div style="-webkit-text-stroke-width: 0px; background: white; box-sizing: border-box; font-variant-caps: normal; font-variant-ligatures: normal; margin-bottom: 16.3pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; orphans: 2; overflow-wrap: break-word; text-align: start; text-decoration-color: initial; text-decoration-style: initial; widows: 2; word-spacing: 0px;">
<span style="font-family: "arial black" , "sans-serif";"><span class="msoIns"><ins data-ad-client="ca-pub-3958459709722316" data-ad-format="auto" data-adsbygoogle-status="done" style="box-sizing: border-box; text-decoration-line: none;">
<iframe allowfullscreen="true" allowtransparency="true" frameborder="0" height="160" hspace="0" id="aswift_2" marginheight="0" marginwidth="0" name="aswift_2" scrolling="no" style="border-bottom-width: 0px; border-left-width: 0px; border-right-width: 0px; border-style: initial; border-top-width: 0px; box-sizing: border-box; height: 160px; left: 0px; max-width: 100%; position: absolute; top: 0px; width: 640px;" vspace="0" width="640">
</iframe></ins></span></span></div>
<div style="-webkit-text-stroke-width: 0px; background: white; box-sizing: border-box; font-variant-caps: normal; font-variant-ligatures: normal; margin-bottom: 16.3pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; orphans: 2; overflow-wrap: break-word; text-align: start; text-decoration-color: initial; text-decoration-style: initial; widows: 2; word-spacing: 0px;">
<strong style="box-sizing: border-box;"><span style="font-family: "arial black" , "sans-serif";"><span class="msoIns"><ins>Tartışma yaratabilecek vuruculukta bir anlatım ve filmin her
an’ına sinmiş bir hüzün, filmden sarsılmış halde çıkmama sebep olmuştu. İyi bir
film bunu yapabilmelidir insana.</ins></span></span></strong><span style="font-family: "arial black" , "sans-serif";"><span class="msoIns"><ins> <strong style="box-sizing: border-box;"><span style="font-family: "arial black" , "sans-serif";">Asif Kapadia</span></strong> bize
zor sorular sordurmayı nitelikli bir biçimde başarıyor. Amy’nin babası Mitch
ile olan ilişkisi filmin en can alıcı kısımlarından. Amy’i küçük yaşta terkedip
, kalbinde en büyük yarayı açan ve daha sonra tüm iyi niyetli korumacılığına
rağmen medyaya malzeme olmasına katkıda bulunarak düzene boyun eğen bir baba.
Babasının yazdığı kitapta bahsedilmeyen de bu en karanlık kısmıydı hayatının.<o:p></o:p></ins></span></span></div>
<div style="-webkit-text-stroke-width: 0px; background: white; box-sizing: border-box; font-variant-caps: normal; font-variant-ligatures: normal; margin-bottom: 16.3pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; orphans: 2; overflow-wrap: break-word; text-align: start; text-decoration-color: initial; text-decoration-style: initial; widows: 2; word-spacing: 0px;">
<br /></div>
<iframe allowfullscreen="true" allowtransparency="true" frameborder="0" height="160" hspace="0" id="aswift_3" marginheight="0" marginwidth="0" name="aswift_3" scrolling="no" style="border-bottom-width: 0px; border-left-width: 0px; border-right-width: 0px; border-style: initial; border-top-width: 0px; box-sizing: border-box; height: 160px; left: 0px; max-width: 100%; position: absolute; top: 0px; width: 640px;" vspace="0" width="640">
</iframe>
<br />
<div style="-webkit-text-stroke-width: 0px; background: white; box-sizing: border-box; font-variant-caps: normal; font-variant-ligatures: normal; margin-bottom: 16.3pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; orphans: 2; overflow-wrap: break-word; text-align: start; text-decoration-color: initial; text-decoration-style: initial; widows: 2; word-spacing: 0px;">
<span style="font-family: "arial black" , "sans-serif";"><span class="msoIns"><ins>Amy’nin, kocası
Blake’e uyum sağlayabilmek için O’nun uyuşturucu dolu karanlık dünyasına teslim
olması, çocukken babasından alamadığı onayı ve sevgiyi, aidiyet hissini
kovalamasi gibi. Zira, Grammy ödüllerinde ismi açıklandığında bile şöhretle
yaşamanın uyuşturucu olmadan ne kadar sıkıcı bir hayat olduğunu kamuya ilan
eder Amy.<o:p></o:p></ins></span></span></div>
<div style="-webkit-text-stroke-width: 0px; background: white; box-sizing: border-box; font-variant-caps: normal; font-variant-ligatures: normal; margin-bottom: 16.3pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; orphans: 2; overflow-wrap: break-word; text-align: start; text-decoration-color: initial; text-decoration-style: initial; widows: 2; word-spacing: 0px;">
<span style="font-family: "arial black" , "sans-serif";"><span class="msoIns"><ins data-ad-client="ca-pub-3958459709722316" data-ad-format="auto" data-adsbygoogle-status="done" style="box-sizing: border-box; text-decoration-line: none;">
<iframe allowfullscreen="true" allowtransparency="true" frameborder="0" height="160" hspace="0" id="aswift_4" marginheight="0" marginwidth="0" name="aswift_4" scrolling="no" style="border-bottom-width: 0px; border-left-width: 0px; border-right-width: 0px; border-style: initial; border-top-width: 0px; box-sizing: border-box; height: 160px; left: 0px; max-width: 100%; position: absolute; top: 0px; width: 640px;" vspace="0" width="640">
</iframe></ins></span></span></div>
<div style="-webkit-text-stroke-width: 0px; background: white; box-sizing: border-box; font-variant-caps: normal; font-variant-ligatures: normal; margin-bottom: 16.3pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; orphans: 2; overflow-wrap: break-word; text-align: start; text-decoration-color: initial; text-decoration-style: initial; widows: 2; word-spacing: 0px;">
<span style="color: #222222; font-family: "arial black" , "sans-serif";"><span class="msoIns"><ins>ocukluğu <strong style="box-sizing: border-box;"><span style="font-family: "arial black" , "sans-serif";">Marilyn
Monroe</span></strong>‘nunki kadar trajik ya da <strong style="box-sizing: border-box;"><span style="font-family: "arial black" , "sans-serif";">Elvis Presley</span></strong>‘inki
kadar yokluk içinde geçmiş olmasa da, tıpkı <strong style="box-sizing: border-box;"><span style="font-family: "arial black" , "sans-serif";">Jim Morrison</span></strong> gibi
şöhrete çabuk ve hızlı ulaşıp, kendine zarar veren mazoşist ve bağımlı
karakterinin sivrilmesine ve kontrol edilemez bir hal alışına tanık oluyoruz.
Erken yaşlarda bağımlısı olduğu bulimia hastalığı, daha sonra alkol ve
uyuşturucu ile birleşerek Amy’i girdabın içine doğru sürükler.<o:p></o:p></ins></span></span></div>
<div style="-webkit-text-stroke-width: 0px; background: white; box-sizing: border-box; font-variant-caps: normal; font-variant-ligatures: normal; margin-bottom: 16.3pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; orphans: 2; overflow-wrap: break-word; text-align: start; text-decoration-color: initial; text-decoration-style: initial; widows: 2; word-spacing: 0px;">
<span style="color: #222222; font-family: "arial black" , "sans-serif";"><span class="msoIns"><ins>Şöhretin
en büyük bedellerinden birini ödedi Amy : Pa<strong style="box-sizing: border-box;"><span style="font-family: "arial black" , "sans-serif";">parazziler tarafından her
saniyesi takip edilerek en mahrem an’lari basına malzeme oldu ve yetmezmiş
gibi, bağımlılıkları yüzünden dönüştüğü ürkütücü ama aslında çaresiz küçük kız,
acımasız medyanın alay konusu olarak kapitalist düzenin malzemesi oldu<span style="font-size: x-small;">.</span></span></strong><span style="font-size: x-small;"><o:p></o:p></span></ins></span></span></div>
<div style="-webkit-text-stroke-width: 0px; background: white; box-sizing: border-box; font-variant-caps: normal; font-variant-ligatures: normal; margin-bottom: 16.3pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; orphans: 2; overflow-wrap: break-word; text-align: start; text-decoration-color: initial; text-decoration-style: initial; widows: 2; word-spacing: 0px;">
<strong style="box-sizing: border-box;"><span style="color: #222222; font-family: "arial black" , "sans-serif";"><span class="msoIns" style="font-size: x-small;"><ins data-ad-client="ca-pub-3958459709722316" data-ad-format="auto" data-adsbygoogle-status="done" style="box-sizing: border-box; text-decoration-line: none;">
<iframe allowfullscreen="true" allowtransparency="true" frameborder="0" height="160" hspace="0" id="aswift_5" marginheight="0" marginwidth="0" name="aswift_5" scrolling="no" style="border-bottom-width: 0px; border-left-width: 0px; border-right-width: 0px; border-style: initial; border-top-width: 0px; box-sizing: border-box; height: 160px; left: 0px; max-width: 100%; position: absolute; top: 0px; width: 640px;" vspace="0" width="640">
</iframe></ins></span></span></strong></div>
<div style="background: white; margin-bottom: 16.3pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm;">
<span style="color: #222222; font-family: "arial black" , "sans-serif"; font-size: x-small;">Ece Dorsa</span><span style="color: #222222; font-family: "arial black" , "sans-serif"; font-size: 11.0pt;">y<o:p></o:p></span></div>
<div style="background: white; margin-bottom: 16.3pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm;">
<span style="color: #222222; font-family: "arial black" , "sans-serif"; font-size: 11.0pt;">2015</span><span style="font-family: "arial black" , "sans-serif"; font-size: 11.0pt;"><span class="msoIns"><ins><o:p></o:p></ins></span></span></div>
<br />Ece Dorsayhttp://www.blogger.com/profile/17325876240220828699noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-74456955969876421.post-81689679981830024552020-04-09T04:29:00.002-07:002020-04-09T04:29:17.215-07:00Köpek ve İnsanın Dillere Destan Dostluğu<br />
<div class="MsoNormal">
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">Köpek
ve İnsanın Dillere Destan Dostluğu<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt; line-height: 115%;"><br /></span></b></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">Jack London’un romanından defalarca filme uyarlanan
bu hikayeye, bu kez Harrison Ford derinlik katmış ama büyük Saint Bernard türü
köpek Buck’un gözleri, derin bakışları beni daha çok etkiledi. Bir kısım
sinemaseverden eleştiri almış efektlerin abartı görünmesi. Elbette görsel efekt
olduğu belli oluyor ama filme biraz renk katmak için efekt kullanılmasında bir
zarar görmedim şahsen. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">Alaska’nın zorlu hava şartlarında mektup taşıyan bir
kızak köpeğine dönüşmesi Buck’ın en mutlu ve güçlü an’larını bize gösteriyor.
Kaliforniya’daki evcil hayatından koparılan Buck, Alaska’da vahşi yaşamda
hayatta kalmak ve grubun lideri olmak için büyük mücadele veriyor. Bu yolculuk,
Buck’ın kendini ve gerçek potansiyelini keşfetmesini sağlıyor.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">Evcil bir hayvandan, kaçırılarak kendi içindeki gücü
ve vahşi sesi keşfeden bir köpeğe dönüşmesi yani aslen özüne dönmesi hikayenin
güçlü kısmı. En evcil sandığımız hayvanın bile içinde, atalarından gelen vahşi
doğa unsurları var. Bu da bence hayranlık uyandırıcı.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">Bu kitabın dolayısıyla filmin de isminin ; Vahşi
Doğanın Çağrısı veya Vahşi Yaşamın Çağrısı veya Yaban Hayatın Çağrısı diye
çevrilmesini yeğlerdim. Vahşetin Çağrısı dendiğinde sanki bol kan akacak bir
cinayet filmi ismi gibi tınlıyor.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">İnsanların, hayvanları kendi çıkarları için
kullanmaları eğer iyi bir sahibin elindelerse, <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>tamamen güzel bir dostluğa dayalı oluyor lakin
durumu hor kullanmaya kadar götüren ve köpekleri öldürene kadar kızak çektiren
ve altınları bulma hırsından gözü dönmüş karakter Hal’un<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>(Dan Stevens) , Harrison Ford’un oynadığı
ailesinin yasını tutan, kendini içkiye vurmuş ve altınlara çok da önem vermeyen
karakter John ile savaşı yine çocuklara güzel mesaj veren nitelikte.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">Ben 14 yıl bakıp sonra kaybettiğimiz köpeğimiz
Ponçik’in verdiği duygusallıkla izledim filmi. Köpek sahibi olanlar bu tür
filmleri bir başka izliyor. Çocukların da görmesi gereken bir film. Hayvan
sevgisi konulu filmler, bizimki gibi vahşileşen toplumlara birebir terapi
gibi..<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">Ece Dorsay<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">20.02.2020<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<br />Ece Dorsayhttp://www.blogger.com/profile/17325876240220828699noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-74456955969876421.post-39764079422807068892020-04-09T04:28:00.002-07:002020-04-09T04:28:29.628-07:002020 OSCAR TAHMINLERIM :<div dir="ltr" style="background-color: white; color: #1d2228; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 13px;">
2020 OCSAR TAHMINLERİM :</div>
<div dir="ltr" style="background-color: white; color: #1d2228; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 13px;">
<br /></div>
<div dir="ltr" style="background-color: white; color: #1d2228; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 13px;">
International feature film : Parasite</div>
<div dir="ltr" style="background-color: white; color: #1d2228; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 13px;">
Original screenplay : Parasite</div>
<div dir="ltr" style="background-color: white; color: #1d2228; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 13px;">
Original score : Joker</div>
<div dir="ltr" style="background-color: white; color: #1d2228; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 13px;">
Best actress : Scarlett Johannson</div>
<div dir="ltr" style="background-color: white; color: #1d2228; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 13px;">
Best Editing (en iyi kurgu) : Joker</div>
<div dir="ltr" style="background-color: white; color: #1d2228; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 13px;">
Best actor : Joaquin Phoenix</div>
<div dir="ltr" style="background-color: white; color: #1d2228; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 13px;">
Best Director : Matrin Scorsese veya Bong-Joon Ho veya Todd Philips. Ben Todd Philips diyorum.</div>
<div dir="ltr" style="background-color: white; color: #1d2228; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 13px;">
Hair and make up : Joker or Bombshell. Tercihim Joker.</div>
<div dir="ltr" style="background-color: white; color: #1d2228; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 13px;">
Best female supporting actress : Scarlett Johannson veya Laura Dern. Scarlett en iyi kadini alirsa Laure diyorum.</div>
<div dir="ltr" style="background-color: white; color: #1d2228; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 13px;">
Best Male supporting actor : Brad Pitt</div>
Ece Dorsayhttp://www.blogger.com/profile/17325876240220828699noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-74456955969876421.post-33275040586401141262020-04-09T04:27:00.002-07:002020-04-09T04:27:29.711-07:00Julieta : Kadın Perspektifi ve Aile Dramı<br />
<div class="MsoNormal">
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-family: "Arial Black","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Julieta : Kadın Perspektifi ve Aile
Dramı<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Pedro
Almodovar filmleri her zaman çarpıcı, merak uyandırıcı ve iz bırakan türden
sıra dışılıkta olmuştur. Dolayısıyla Almodovar’ın her yeni filmi, büyük
beklentiler uyandırır ve sanki bu beklentilere inat bir öncekiyle
kıyaslanamayacak biçimde hem farklı hem benzer temaları öncekinden epey farklı
tarzda işler, kafayı taktığı ve ısrarla tercih ettiği belli tarzda kadın oyuncular
olsa bile. Kendini tekrar etmeyi sevmeyen bir yönetmenin yeni yapıtıyla karşı
karşıyayız. Asla vazgeçemediği bir tema varsa o da kadınların düzendeki rolleri
ve dünyaya bakış açıları. Öykü yazarı Alice Munro’nun 2004 tarihli öykü kitabı
: Runaway:<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Chance, Soon and Silence
(Kaçkın : Şans, Acele ve Sessizlik)<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>birbirine bağlı 3 öyküsünün adaptasyonu bu film…Kadın gözünden bir
senaryo aslında.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Film, bir
aile dramının içinde bize anne kız ilişkisini, kadınların birbirinden farklı
bakış açılarını, içsel değişimlerini, hayatın getirdikleriyle yapılan
seçimlerinin önemini, modern aile bağlarının hem zayıflığını, hem insanı her an
köşeye sıkıştırabilen gücünü yine çok keskin ama zarif bir dille anlatmış. Julieta,
kocası Xoan’ı kaybettikten sonra kızı Anita ile arasında bir uçurum oluşur. 18
yaşındaki ergen kızının bir gün kendisini terk edişiyle zorunlu olarak yeni bir
hayatın kapılarını aralayan Julieta, hayatını<span class="apple-converted-space"> </span><em>“hiç
yaşanmamış gibi”</em><span class="apple-converted-space"><i> </i></span>sürdürmeyi
tercih eder. Seyirciyi şaşırtan bu umarsız kopukluk, filmin sonunda neler
olacak diye koltuğa yapıştıran türden. Anne-kız ilişkisinin bu sıra dışı seyri,
bizi aile ilişkilerinin derin dehlizlerine daldırıp Almodovar’ın yine ne
anlatmaya çalıştığını sorgulatıyor. Bu sorgulama, sinema için bir nimet çünkü
gerçekten kafayı karıştıran filmlere hasretiz. Haneke filmi kadar sert ve şoke
edici olmasa da, bu film zarif geçişleriyle dikkat çekiyor. Sürekli bir fark
edişe ve itirafa alışmış olan melodram sınırlarındaki sıradan seyirci için film
vasat kalabilir. Kabaca söylemek gerekirse, duygu yoğunluğu az gelebilir. Bu
filmin tadına varmak için bir kez daha izlemek gerektiğini düşündüm sonradan.
İlk izleyişimde çok derinine dalamadığımı, filmde eksik bir şeyler olduğunu
hissettim. Belki de anne-kız bağının bu kadar çabuk ve umarsızca kopabilmesini
gerçekçi bulmadım ama sonra böyle ilişkilerin de olabileceğini düşündüm. Yine
de filmde tarif edemediğim bir eksiklik var. Sanırım duygu derinliği sahiden eksik…
Melodrama kaçmadan da verilebilirdi gerçekçi ve yoğun duygular.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Şimdi tam
tersi bir argüman paylaşayım ve ben de kafaları karıştırayım. Belki de
yönetmen, anne karakterinin acısını içine gömüp, gerçeği görmezden gelen tavrını
bize sunarak aslında annenin içsel bir savaş verdiğini bize daha zarif <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>dille anlatmak istedi. İşte bu çok muhtemel.
Tam da bu yüzden, filmin detaylarına hakim olmak için ikinci kez görülmeli
diyenlerdenim. Sadece hoş vakit geçirmek istiyorsanız ya da çabasızca izlenecek
film arıyorsanız zaten bir Almodovar filmi sizin için doğru adres değil. Filmin
afişi daha dikkat çekici ve alışıldık dursa da, içerik çok başka.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Almodovar’ın film repliklerinden başucu sözleri ve
şarkı sözleri çıkar. Kaybın en güzel anlatıldığı şu cümle gibi : <i style="mso-bidi-font-style: normal;">“</i><em><span style="font-style: normal; mso-bidi-font-style: italic;">“Yokluğun hayatımı tamamen dolduruyor ve onu yok
ediyor.” <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Bu filmin üzerine, aile bağları
hakkında derin düşüncelere dalın, bir kadeh alkol eşliğinde.<o:p></o:p></span></em></span></div>
<div class="MsoNormal">
<em><span style="font-size: 12.0pt; font-style: normal; line-height: 115%; mso-bidi-font-style: italic;">Ece Dorsay</span></em><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-bidi-font-style: italic;"><o:p></o:p></span></div>
<br />Ece Dorsayhttp://www.blogger.com/profile/17325876240220828699noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-74456955969876421.post-12330810887590074972020-04-09T04:24:00.003-07:002020-04-09T04:24:52.185-07:00Cats : Hayal kırıklığı mı, Tutkulu Performanslar mı?<br />
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">Cats : Hayal kırıklığı mı, Tutkulu Performanslar mı?<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt; line-height: 115%;"><br /></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">Londra’da bir çok şahane müzikal izleme şansım oldu
ama Cats’e denk gelememiştim. İzlediğim şahane Rock n roll müzikallerinden
sonra çok da dert etmemiştim doğrusu. Cats müzikalinin siema uyarlamasının
gösterime gireceğini duyduğumda, en azından bu önemli müzikali beyaz perdede de
olsa izleme şansım olacağını hissedip sevindim. Sonradan okuduğum tüm eleştiri
yazılarından bağımsız olarak, film onca görsel efektine rağmen bana biraz uyuşuk,
olay örgüsüz ve karakterler birbirinden kopuk geldi. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">Sadece filmin esas şarkısı Memories’in Jennifer
Hudson tarafından göz yaşları ile söylendiği yerlerde, şarkı sözlerinin,
melodinin ve performansın da etkisiyle birkaç damla göz yaşı döktüm. Önce
müzikal meraklısı olmamama bağladım bu sıkılma durumumu lakin yerli yabancı
çoğu eleştirmenin benimle benzer hisleri paylaşması, filme eksik bakmadığımı
gösterdi. Yine de bir kalemde harcanmaması gereken güzellikleri var filmin.
Ailecek görülmeli ve en azından bu müzikale ve kedilerin dünyasına aşina
olunmalı. Muhteşem şarkıları da cabası.
Besteci Andrew Lloyd Webber’ın dokunuşunu tebrik etmek gerek.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">T.S. Eliot isimli şairin bir şiirinden esinlenen bu
hikaye, bize kedilerin dünyasını açıyor. Yönetmen Tom Hooper’ın Taylor Swift ve
Jennifer Hudson seçimleri bana çok doğru geldi. Swift’in en sondaki performansı
gerçekten başarılı. Film için bestelenen Beautiful Ghosts şarkısı çok dokunaklı
bir kapanış olmuş.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">Judi Dench’in ağırbaşlı ama şefkatli lider kedi rolü
( Yaşlı Deuteronomy) kişiliğine yakışmış. Cats müzikalinin ilk dönemlerinde de
sahne alacakmış ama kısmet olmamış. Filme seçilmesinde böyle tarihi bir etken
de vardır belki. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">Kamera açılarının sürekli değişmesi biraz yorucu
olmuş. Fred Astaire ve Ginger Rogers müzikallerini sade plan gösteren klasik
anlayışın tam tersi gibi. Ian Mckellen’ın rolü de arka planda kalmış. Balerin
Victoria rolündeki Francesca Hayward’u da çok sevdim. Zarif ve filme incelik
artı derinlik katmış. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">Sonuç olarak, filmi yerden yere vuranlardan değilim.
Ülkemizde bu müzikale aşina olmayanlar ve çocuklarına güzel duygular aşılamak,
kedilerin dünyasına onları biraz olsun aşina kılmak ve güçlü performanslar
izletmek isteyen aileler bu filmi rahatlıkla ve keyifle izleyebilir.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">Ece Dorsay<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">9 Ocak 2020-01-09<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt; line-height: 115%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">Londra’da bir çok şahane müzikal izleme şansım oldu
ama Cats’e denk gelememiştim. İzlediğim şahane Rock n roll müzikallerinden
sonra çok da dert etmemiştim doğrusu. Cats müzikalinin siema uyarlamasının
gösterime gireceğini duyduğumda, en azından bu önemli müzikali beyaz perdede de
olsa izleme şansım olacağını hissedip sevindim. Sonradan okuduğum tüm eleştiri
yazılarından bağımsız olarak, film onca görsel efektine rağmen bana biraz uyuşuk,
olay örgüsüz ve karakterler birbirinden kopuk geldi. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">Sadece filmin esas şarkısı Memories’in Jennifer
Hudson tarafından göz yaşları ile söylendiği yerlerde, şarkı sözlerinin,
melodinin ve performansın da etkisiyle birkaç damla göz yaşı döktüm. Önce
müzikal meraklısı olmamama bağladım bu sıkılma durumumu lakin yerli yabancı
çoğu eleştirmenin benimle benzer hisleri paylaşması, filme eksik bakmadığımı
gösterdi. Yine de bir kalemde harcanmaması gereken güzellikleri var filmin.
Ailecek görülmeli ve en azından bu müzikale ve kedilerin dünyasına aşina
olunmalı. Muhteşem şarkıları da cabası.<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>Besteci Andrew Lloyd Webber’ın dokunuşunu tebrik etmek gerek.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">T.S. Eliot isimli şairin bir şiirinden esinlenen bu
hikaye, bize kedilerin dünyasını açıyor. Yönetmen Tom Hooper’ın Taylor Swift ve
Jennifer Hudson seçimleri bana çok doğru geldi. Swift’in en sondaki performansı
gerçekten başarılı. Film için bestelenen Beautiful Ghosts şarkısı çok dokunaklı
bir kapanış olmuş.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">Judi Dench’in ağırbaşlı ama şefkatli lider kedi rolü
( Yaşlı Deuteronomy) kişiliğine yakışmış. Cats müzikalinin ilk dönemlerinde de
sahne alacakmış ama kısmet olmamış. Filme seçilmesinde böyle tarihi bir etken
de vardır belki. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">Kamera açılarının sürekli değişmesi biraz yorucu
olmuş. Fred Astaire ve Ginger Rogers müzikallerini sade plan gösteren klasik
anlayışın tam tersi gibi. Ian Mckellen’ın rolü de arka planda kalmış. Balerin
Victoria rolündeki Francesca Hayward’u da çok sevdim. Zarif ve filme incelik
artı derinlik katmış. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">Sonuç olarak, filmi yerden yere vuranlardan değilim.
Ülkemizde bu müzikale aşina olmayanlar ve çocuklarına güzel duygular aşılamak,
kedilerin dünyasına onları biraz olsun aşina kılmak ve güçlü performanslar
izletmek isteyen aileler bu filmi rahatlıkla ve keyifle izleyebilir.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">Ece Dorsay<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">9 Ocak 2020-01-09<o:p></o:p></span></div>
<br />Ece Dorsayhttp://www.blogger.com/profile/17325876240220828699noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-74456955969876421.post-5337546014742619452020-04-09T04:23:00.002-07:002020-04-09T04:23:45.144-07:00En Beğendiğim Filmler : 2019<div dir="ltr">
Ece Dorsay 2019 En Beğendiğim Filmler :</div>
<div dir="ltr">
<br /></div>
<div dir="ltr">
Yabancı :</div>
<div dir="ltr">
1- Kefernahum</div>
<div dir="ltr">
2- Alev Almış Bir Kızın Portresi</div>
<div dir="ltr">
3- Üzgünüz, Size Ulaşamadık</div>
<div dir="ltr">
4- Joker</div>
<div dir="ltr">
5- Ve Sonra Dans Ettik</div>
<div dir="ltr">
6- Marianne and Leonard : Words Of love</div>
<div dir="ltr">
7- Parazit</div>
<div dir="ltr">
8- Marriage Story</div>
<div dir="ltr">
9- Sarayın Gözdesi</div>
<div dir="ltr">
10- Rocketman</div>
<div dir="ltr">
<br /></div>
<div dir="ltr">
Yerli :</div>
<div dir="ltr">
1- Küçük Şeyler</div>
<div dir="ltr">
2- Görülmüştür</div>
<div dir="ltr">
3- 7. Koğuştaki Mucize</div>
<div dir="ltr">
4- Karakomik Filmler 1. Kısım</div>
<div dir="ltr">
5- Naim : Cep Herkülü</div>
<div dir="ltr">
6 - Organize İşler : Sazan Sarmalı</div>
<div dir="ltr">
7- Cinayet Süsü</div>
<div dir="ltr">
<br /></div>
<div dir="ltr">
<br style="background-color: white; color: #1d2228; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 13px;" /></div>
Ece Dorsayhttp://www.blogger.com/profile/17325876240220828699noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-74456955969876421.post-22643510855859265602020-04-09T04:22:00.003-07:002020-04-09T04:22:57.542-07:00Bir Şans Daha : İyi Mesaj Çabasında, Klişe Dolu Bir Romantik Komedi<br />
<div class="MsoNormal">
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"><span style="font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">Bir Şans Daha : İyi
Mesaj Çabasında, Klişe Dolu Bir Romantik Komedi<o:p></o:p></span></i></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"><span style="font-size: 14.0pt; line-height: 115%;"><br /></span></i></b></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">Yılın bu
döneminde Noel dekorlu aşk filmleri çoğalır. Ben Noel dekoruna sığınan filmleri
ve romantik komedi türünü seven biriyim. Lakin bu türden defalarca işlenmiş bir
temada, klişelerden kaçmak büyük ustalık ve zeka ister. Klişelere saplanıp
hayal kırıklığı yaşatan film sayısı fazla olur. Bu filmde şahane George Michael
şarkıları, evsizlerin türlü çeşitli dans provaları, yılbaşı süsleri dolu dükkan
içimi sevgiyle ısıtsa da, yardımlaşmanın önemine ve ayrımcılığın kötü olduğuna
yapılan vurgular bile iyi bir film diyebilmeme yeterli olmadı.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">Filmin
kahramanı Kate’in (Emilia Clarke) tıpkı Bridget Jones’un günlüğü filminden
fırlamış gibi sürekli sarhoş ve sakar oluşu, kaldığı her evden sakarlığı
sebebiyle atılması klişelerin başlangıcıydı. Ailesiyle sürekli kavga ettiği
için evinden kaçmış, kendini arayan 20’lerinde bir genç kızın hikayesi bu. Elf
kıyafetiyle Noel süsleri dükkanında çalışırken görüyoruz kendisini. Uzakdoğulu
patronu, dükkanın sahibi tatlı sert ama iyi kalpli bir kadın. Patronunun,
dükkana girer girmez aşık olduğu adamla bakışmaları ne kadar yapaysa,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>filmin kahramanı Kate’in (Emilia Clarke)
aniden çok centilmen ve inanılmaz kibar bir gençle (Henry Golding) tanışmaları
ve gencin ona ilgisini belli ediş biçimi o kadar yapay. Zaten bu kadar kusursuz
görünen bir durumda, filmin sonunda olabilecekleri tahmin edebiliyor bir
kısmımız.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">Filmin
sonunda sürpriz görünen öğeler de, romantik komedi türünün klişelerinin kurbanı
oluyor. Filmde en kayda değer kısımlar, Kate’in gerçek ismi Katarina’dan
utanıyor oluşu ama film aktıkça, Yugoslav kökeniyle barışması ve otobüste
ayrımcılığa uğrayan Yugoslav çift ile hemen dostluk kurması. İyi geçinemediği
ablasının lezbiyen ilişkisini ailesine kabul ettirmesi gibi yan temalar, beni
filmin ana temasından daha çok ilgilendirdi. Keşke yönetmen, böyle zengin
içerikli durumları, klişelerin altına gömmeseydi.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">George
Michael ‘ın henüz hayattayken bu film projesinde müziklerinin kullanılması için
senarist Emma Thompson’a izin verdiği söyleniyor. Benim en taktığım mesele,
George Michael gibi cesur ve derin bir sanatçının şarkılarından oluşan ve
çocukluk hayallerimizi bizim nesile tekrar yaşatan bu müthiş katalog, daha iz
bırakan ve hatta belki de iki erkeğin aşkını anlatan daha özgün bir film ile
taçlandırılamaz mıydı?<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">Sonuç olarak,
“Bir Şans Daha” ailecek gidilebilecek türden bir film. Böyle haşin bir çağda,
yine de çocukların bu naif ruhlu ve insancıllığı ön plana çıkaran filmi
izlemesine taraftarım.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">Ece Dorsay<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">27 Ekim
2019-11-27<o:p></o:p></span></div>
<br />Ece Dorsayhttp://www.blogger.com/profile/17325876240220828699noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-74456955969876421.post-38420268591125214812020-04-09T04:22:00.000-07:002020-04-09T04:22:05.127-07:00Alev Almış Bir Genç Kızın Portresi :<div dir="ltr" style="background-color: white; color: #1d2228; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 13px;">
Alev Almış Bir Genç Kızın Portresi :</div>
<div dir="ltr" style="background-color: white; color: #1d2228; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 13px;">
<br /></div>
<div dir="ltr" style="background-color: white; color: #1d2228; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 13px;">
Film Ekimi’nde Ve Sonra Dans Ettik filmiyle çok paralellik kurduğum, anlatımı ve ruhu elbette daha farklı ve zarif olan, 18. yüzyılda iki kadının ölümsüz aşkını anlatan Portrait of a Lady On Fire (Alev Almış Bir Genç Kızın Portresi), film ekiminde beni çok etkileyen bir diğer film oldu.</div>
<div dir="ltr" style="background-color: white; color: #1d2228; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 13px;">
<br /></div>
<div dir="ltr" style="background-color: white; color: #1d2228; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 13px;">
Marianna, Heloise’ın portresini defalarca çizerek, alevlenen aşkta zaman kazanmaya ve Heloise ile yakınlaşmaya çalışırken, aslında mükemmeliyetçi bir ressam haline mi geliyordur yoksa aşık bir ruh mu? Her ikisi de rahatlıkla söylenebilir. Dalgalar ve müthiş manzarlar eşliğinde, yavaş yavaş büyüyen bir aşka tanık oluyoruz. An’ları, duyguları, renkleri bize birebir yaşatan bir film bu. Olay örgüsüne sığınan bir film olmaması, sürprizleri bile yudum yudum vermesi, seyirciyi beyaz perdeye mıhlıyor.</div>
<div dir="ltr" style="background-color: white; color: #1d2228; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 13px;">
<br /></div>
<div dir="ltr" style="background-color: white; color: #1d2228; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 13px;">
Bu filmde erkekler sadece birer isim olarak var, varlıklarını beyaz perdede direkt görmüyoruz hatta kadınlar arasında konuları bile açılmıyor. Hiç birini tanımıyoruz. Yönetmen bizi sadece kadınların dünyasında gezdiriyor. Hem bir arkadaşlık hem bir tutku filmi. Zaten kadın yönetmen Sciamma da tutkunun filmini yaptığını söylüyor bir röportajında. Filmleri genelde kadınların kendini keşfi üzerine. Mitolojiden de etkilendiğini söylüyor.</div>
<div dir="ltr" style="background-color: white; color: #1d2228; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 13px;">
<br /></div>
<div dir="ltr" style="background-color: white; color: #1d2228; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 13px;">
Bakışların, dokunuşlardan daha fazla iz bıraktığı zarif ve derin bir dünyanın içine dalıyoruz. Filmdeki kürtaj sahnesi bile bir kadının bakışıyla çekilmiş, bunu net olarak hissediyoruz. Filmde en çok hissettiğim, hem iki kahramanın hem annenin hem Heloise’in kadın</div>
<div dir="ltr" style="background-color: white; color: #1d2228; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 13px;">
<br /></div>
<div dir="ltr" style="background-color: white; color: #1d2228; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 13px;">
Film, şiirsel anlatımıyla, dozunda diyalogları ve ışık kullanımıyla, müthiş görüntü yönetmenliğiyle lezbiyen aşkın zarafetini en kusursuz biçimde tasvir etmiş. Böylesi zarif bir tasviri, yine Psikesinema’ya analizini yazmış olduğum 2015 yapımı Carol filminde izlemiştim. Yine geçmiş zamanın büyüsünü taşıyordu Carol filmi de. Kuir dünyayı ve aşkın kimlik kartı tanımadığını şahane görüntüler ve müzikler eşliğinde anlatan bu iki yapım sinema tarihine yazıldı bile.</div>
<div dir="ltr" style="background-color: white; color: #1d2228; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 13px;">
<br /></div>
<div dir="ltr" style="background-color: white; color: #1d2228; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 13px;">
Ece Dorsay</div>
<div dir="ltr" style="background-color: white; color: #1d2228; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 13px;">
<br /></div>
<div dir="ltr" style="background-color: white; color: #1d2228; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 13px;">
21 Ekim 2019-10-21</div>
<div dir="ltr" style="background-color: white; color: #1d2228; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 13px;">
<br /></div>
<div dir="ltr" style="background-color: white; color: #1d2228; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 13px;">
Künye : “Cannes’da En İyi Senaryo Ödülü ve Kuir Palmiye’yi kazanan ‘Portrait of a Lady on Fire’ Filmekimi programından açıklanan ilk film. Yönetmen Céline Sciamma’nın bu dördüncü filmi, 18. yüzyılda, bir ressamın modeliyle aşkını anlatıyor. Filmde ressam Marianne’ı Noémie Merlant, model Héloïse’i Adèle Haenel canlandırıyor. Cannes’da büyük övgü toplayan ve çokça konuşulan ‘Portrait of a Lady on Fire’, eleştirmenlerce “A sınıfı bir başyapıt… Bu yıl prömiyerini yapan en kusursuz film.” sözleriyle övüldü.</div>
<div dir="ltr" style="background-color: white; color: #1d2228; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 13px;">
Céline Sciamma’nın yönettiği “Tomboy” ve senaryosunu yazdığı “Kabakçığın Hayatı” daha önce Filmekimi’nde gösterilmişti.”</div>
Ece Dorsayhttp://www.blogger.com/profile/17325876240220828699noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-74456955969876421.post-35197993404584154212020-04-09T04:21:00.001-07:002020-04-09T04:21:27.689-07:00Ford V Ferrari : Asfaltın Kralları<br />
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">Ford V Ferrari : Asfaltın Kralları<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt; line-height: 115%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">İnsanı perdeye mıhlayan bir yarış filmi hatta yarış
filminden fazlası. Araba markalarının rekabetinin tarihi ve bu tarihin içinde,
insan psikolojisi, dostluğun anlamı, düzen eleştirisi okunabilir. Elbette film,
gişe amaçlı çekilmiş yarış filmlerinin klişelerinden de faydalanmıyor değil ama
derinliği çoğundan fazla..<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">İki otomotiv devinin rekabetini anlatırken, hem bize
tadına doyulmaz yarış görüntüleri izletmesi hem de insan doğasının iyi ve kötü
yönlerini tasvir etmesi, oyunculuklar, karakterlerin birbirleriyle
ilişkilerindeki derinlik, bazı karakterler çok karikatürize olsa bile (Enzo
Ferrari ve Ford Özel Araçlar’ın Müdürü Leo Beebe), filmi soluksuz izletti.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">Shelby ve Miles’ın arasındaki dostluk bağını da
inceleyen film, iş arkadaşı olmaktan öte, birbirlerinin güçlü ve zayıf
yanlarını bilen iki haylaz kardeş gibiler. İngiltere kökenli Miles eski bir
asker ve sonradan müthiş bir araba mekanikçisine/mühendisine <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>ve yarışçısına dönüşmüş. Sektörde onun gibisi
yok. Artık kalp sorunları yüzünden yarışamayan araba tasarımcısı ve girişimci
Carrol Shelby (spor arabalara yakışan yüzüyle Matt Damon)<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>ile biraz asi, daha taşralı görünen, öfkesini
gizlemeyen mekanikçi - mühendis dostu Ken Miles (Christian Bale) motor sporları
tarihinin en coşkulu ve hüzünlü hikayesine imza atıyorlar. Gerçek hikaye biraz
değiştirilmiş.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">Filmin en adrenalinli kısmı, elbette 24 Saat Le Mans
yarışı ve finali..<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>1966 tarihinde
gerçekleşen bu yarış, Ford markasının prestijini, gerçek yaşamda da mafyadan
aldığı borçlarla iş yapan, gözü kara Enzo Ferrari’nin yarış arabalarında lider
markasına fark atarak kurtaran Ken Miles’ın trajik sonundan öte, Shelby ile
beraber kandırılarak düzenin kurbanı olmasını (sebebini filmi izleyince
yakalarsınız, spoiler vermeyeyim.) öfkelenerek ve üzülerek izliyoruz. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">Enzo Ferrari’nın hırsı ve Ford ile birleşme
teklifinin içerdiği yarış yasağı maddesine delicesine öfkelenmesi, Henry Ford’a
sadece İkinci Junior Ford olduğunu içeren hakaret dolu mesajını iletmesi, Le
Mans yarışı sırasında Ford’un helikopterle yemeğe gitmesini eleştirmesi,
Shelby’nin Ferrari standındaki kronometreleri yürütmesi, Henry Ford’u Miles’ı
yarıştırmaya ikna etmek için Shelby’nin Ford’un imajına kafayı takmış, sığ ve
vizyonsuz Beebe’yi odaya kilitlemesi ve Ford’u yeni imal ettikleri arabada son
hız bir ikna turuna çıkarması, filmin esprili ve eğlenceli yanlarıydı.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">Filmde görüntüler adeta bir Playstation oyunu
heyecanı yaşatıyor izleyiciye. Hiç araba kullanmayı hatta arabada olmayı bile
sevmeyen lakin Playstation’da araba yarışlarına bayılan tezat yönüm, bu tür
filmleri de eğlenerek izlemeye müsait ama bu filmde kapitalist düzenin
acımasızlığını da sorguladım ve affedici gerçek bir dostluğu hayranlıkla
izledim. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">Ece Dorsay<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">13 Kasım 2019-11-13<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">5 üzerinden 3.5 yıldız.<o:p></o:p></span></div>
<br />Ece Dorsayhttp://www.blogger.com/profile/17325876240220828699noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-74456955969876421.post-43159201173709645502020-04-09T04:20:00.002-07:002020-04-09T04:20:28.236-07:00İçimdeki Güneş'te Juliette Binoche<blockquote style="background-color: white; color: #1d2228; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 13px;" type="cite">
<div dir="ltr">
<div class="yiv0554917162p1">
<span class="yiv0554917162s1">İçimdeki Güneş'te Juliette Binoche</span></div>
<div class="yiv0554917162p2">
<span class="yiv0554917162s1"></span><br /></div>
<div class="yiv0554917162p1">
<span class="yiv0554917162s1">53 yaşındaki Fransız aktris Binoche, yönetmenlerin kendisini kontrol etmesine, eleştirmenlerin kendisine tapmasına, kendisiyle evlenmek isteyen dört adama rağmen bir kalıba girmeyi hep reddetti. Duygusal bir balık burcu, 60'lı özgür ruhlu yılların çocuğu, tam bir Parisienne. Altın Küre sahibi ve dramadan romantik komediye bir çok farklı türde filmde oynadı. Spielberg'ün Jurassic Park'ında oynamayı; dinozoru oynarsam olur diyerek reddedip tercihini Kieslowski'den yana kullandı. 3 Renk : Mavi'deki rolüyle Sezar ödülü aldı ve Altın Küre En İyi Kadın Oyuncu ödülüne aday gösterildi. "Dani in Real Life"'da daha geniş kesimlere hitap eden bir romantik komedide, ana akım sinema izleyicisinin de büyük sevgisini kazandı.<span class="yiv0554917162Apple-converted-space"> </span></span></div>
<div class="yiv0554917162p2">
<span class="yiv0554917162s1"></span><br /></div>
<div class="yiv0554917162p1">
<span class="yiv0554917162s1">Juliette Binoche, ne tür filmde oynarsa oynasın, insana yaşama sevinci ve tutkusu veren bir oyuncu. Benim de kişisel olarak en sevdiklerimden biri. Genelde çok gerçek hikayelerin çok gerçek karakterlerine can veriyor. Hayatın tam da içinde kendinizi buluyorsunuz ve hatta bu sığ modern çağda size yalnız olmadığınızı fısıldıyor bir bakıma. Kendi albenisiyle beyaz perdeye pırıltı getiren bir oyuncu.<span class="yiv0554917162Apple-converted-space"> </span></span></div>
<div class="yiv0554917162p2">
<span class="yiv0554917162s1"></span><br /></div>
<div class="yiv0554917162p1">
<span class="yiv0554917162s1">Orta yaşlı, boşanmış, ergen bir kızı olan sanatçıyı canlandırdığı bu romantik komedi tadındaki filmde, yönetmen Claire Denis ile bize hayatın biraz daha kinik ve gerçekçi yüzünü sunuyor. 50'lerinde boşanmış bir annenin farklı meslek ve dünya görüşlerinden erkeklerle hatta eski eşiyle bile hep ters giden flört denemeleri, aşkı yeniden bulmak için nafile çırpınışları filmin genel konusu...</span></div>
<div class="yiv0554917162p2">
<span class="yiv0554917162s1"></span><br /></div>
<div class="yiv0554917162p1">
<span class="yiv0554917162s1">Öyle büyük bir film değil ama hüzünle mizahı o kadar dozunda vermişler ki filmdeki kinizm ve Binoche'un insanın kalbini ısıtan yaşama tutkusu, tatlılığı, doğallığı, flörtöz tavırları filmi çok gerçek kılmış. İzlerken kendinizi hem aşkın imkansızlığına, hem insan ilişkilerindeki çıkmaza, hem yalnızlığa hem de modern hayatın sığlığına isyan ederken buluyorsunuz, öte yandan hayata gülümsetmesi de filmin gizli bonusu ve belki Binoche'un en büyük sırrı.<span class="yiv0554917162Apple-converted-space"> </span></span></div>
<div class="yiv0554917162p2">
<span class="yiv0554917162s1"></span><br /></div>
<div class="yiv0554917162p1">
<span class="yiv0554917162s1">Boşandığı eşiyle yatağa girdiğinde, eşinin edepsiz ve pornodan fırlama özenti duran tavırları Binoche'un oynadığı Isabelle karakterini öfkelendirir ve eşinin kalbini kırmasına sebep olur. Her türlü meslekten farklı dünya görüşlerindeki adamlarla hiç tahayyül etmediği absürd durumlara düşer ve her birinin egolarına, erkeklik komplekslerine çarpar. Kendi zaaflarıyla da sürekli yüzleşir. Yalnız kalmayı, hassas ama mücadeleci ve her şeye rağmen iyimser ruhuyla reddeder.<span class="yiv0554917162Apple-converted-space"> </span></span></div>
<div class="yiv0554917162p2">
<span class="yiv0554917162s1"> </span></div>
<div class="yiv0554917162p1">
<span class="yiv0554917162s1">Son sahnede, (ufak bir spoiler gerekecek.) falcı rolündeki Depardieu'nün geleceğe dair flu cevapları, medet umduğu falcının bile lafı "kapılarını açık tut" sonucuna bağlayarak Isabelle karakterine asılması, Binoche'un hem alaycı hem umutlu bakışları beni yine kendisine hayran bıraktı.<span class="yiv0554917162Apple-converted-space"> </span></span></div>
<div class="yiv0554917162p2">
<span class="yiv0554917162s1"></span><br /></div>
<div class="yiv0554917162p1">
<span class="yiv0554917162s1">Ece Dorsay<span class="yiv0554917162Apple-converted-space"> </span></span></div>
</div>
</blockquote>
Ece Dorsayhttp://www.blogger.com/profile/17325876240220828699noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-74456955969876421.post-51366354248167703592020-04-09T04:19:00.003-07:002020-04-09T04:19:22.685-07:00Karanlık ile Barışık Bir Masal – Malefiz<br />
<span style="font-family: "Times New Roman", serif; font-size: 18.6667px;">Karanlık ile Barışık Bir Masal – Malefiz</span><br />
<br />
<br />
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">Disney’in 2014 yılında gösterime giren birinci
filminde, Uyuyan Güzel’e feminist bir bakış açısı ekleyen sıra dışı Malefiz
serisi, sihirli Moors ormanlarında yaşayan anti kahraman Malefiz’i tek boyutlu
kötü karakterlerden öteye taşımıştı. Yeni doğmuş bir bebeği lanetleyen
Malefiz’in kendince güçlü sebepleri vardı. Aşık olduğu ve insan soyundan gelen
Stefan’ın hırslarına yenik düşüp Malefiz’i uyutarak kanatlarını kesmesi
Malefiz’in eğlenceli karakterini karanlığa teslim etmişti. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Angelina Jolie bir röportajında, bu senaryoyu
tacizlere karşı da bir tavır olarak kadın senaristin yazdığını söylemişti. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">Serinin ikinci filminde barışı sağlamanın acil gerekliliği
özellikle vurgulanmış. Dünya düzenindeki kötü gidişata güzel ve etkili bir
barış mesajı içeriyor film. Çocukların bu evrensel ve zamana meydan okuyan
mesajı hissedip içselleştirmeleri bu filmi zamansız yani kalıcı kılabilir. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">Periler ile insanların savaşı, barışı sağlayabilecek
bir aşk, ailelerin düşmanlığı bana Romeo ve Juliet’in eskimeyen aşk hikayesini
de hatırlattı. Ailenin ve barışın önemine yapılan vurgu da film boyunca
hissedilebilir. Filmde Yüzüklerin Efendisi’nden aşina olduğumuz yürüyen dev
ağaçlar ve Avatar’daki sihirli ormanın bütünlük ruhunu da fark etmek mümkün.
Avatar’ın prodüksiyonunda çalışıp özel efekt tasarımlarıyla Oscar alan Robert
Stromberg, Malefiz ile ilk yönetmenlik tecrübesini yaşıyor. Dolayısıyla
Avatar’a benzeyen uçma sahneleri ve Prenses Aurora’nın incelediği uçuşan
ışıklar fantastik sinemaya aşina olanlara biraz tanıdık geliyor. Filmler arası
göndermeler hikayeye zenginlik katıyor.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">Angelina Jolie’nin heybetli, dev siyah kanatlı ve
boynuzlu duruşu, aile ile görüşme isteksizliği ile Kraliçe Ingrith’i
canlandıran Michelle Pfeiffer’ın daha sade görüntüsü ve önce oğlunun evlilik
kararına ılımlı yaklaşan tavrı, filmin başında iyi ile kötü arasında keskin bir
ayrım yapmamıza sebep olsa da, Malefiz’in çok boyutlu karakterini, film aktıkça
görüyoruz. Bana göre bu senaryo, insan denilen varlığın çıkarlarına ve
hırslarına yenik düşebildiğini de vurguluyor.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">Angelina Jolie’nin yüzünü ince uzun gösteren makyajı
ve heybetli boynuzları, dişlerinin vampiri andıran sivriliği, bize kötü
karakter klişelerini çekici bir biçimde yansıtmayı başarıyor. Bu çekicilikte,
Angelina’nın doğal oyunculuğunun ve karizmasının payı büyük elbette. Niyeti
belli olmayan, yaşı hafiften geçkin mağrur ve kibirli Kraliçe rolü için
Michelle Pfeiffer seçimi de yerinde olmuş.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">Filmin soundtrack’ine gelirsek galiba favorim bu kısım
; Lana Del Rey’den James Newton’a, Pink’den Room’a, Billie Ellish’den Tony K’ye
bize zengin, modern ballad ve pop şarkılar, çokça piyanolu orkestrasyonlar
sunuyor. Room’dan Higher’ı dinlemelere doyamadım. Sırf müzikleri için bile
böyle fantastik filmleri izlemeye değer. Anlamlı mesajları ve şahane
görüntüleri de bonus.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">Ece Dorsay<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">17 Ekim 2019-10-17<o:p></o:p></span></div>
<span style="font-family: "Times New Roman", serif; font-size: 18.6667px;"></span>Ece Dorsayhttp://www.blogger.com/profile/17325876240220828699noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-74456955969876421.post-39401697014855615562020-04-09T04:15:00.000-07:002020-04-09T04:17:40.940-07:00 Joker : Provokatif Anti-Kahraman ile Anarşi ve Tekinsiz Mizah<br />
<br />
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">Joker<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>:
Provokatif<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Anti-Kahraman ile Anarşi ve
Tekinsiz Mizah<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 14.0pt; line-height: 115%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">Batman serisinden aşina olduğumuz, DC Comics
yaratımı, New York ile Chicago’ya benzeyen kurgusal şehir Gotham’daki çöp grevi
ve bu yüzden çoğalan dev fareler, tırmanan fakirlik yani karanlık bir tablo ile
başlıyor film. Filmin başında oyunculuğuyla bizi kendine hayran bırakan Joaquin
Phoenix’in yeniden hayat verdiği Joker karakterinin ayna karşısındaki
hastalıklı kahkahasını izliyoruz. Aşırı makyajlı yüzü, bu teatral karakterin gülüşünün
zamanla daha histerik bir hal alışına tanık olmadan evvel seyirciye Todd
Philipps’in sıra dışı Joker versiyonu olarak selam veriyor adeta.
Kahkahalarının sinirsel bir hastalık sonucu ortaya çıktığını sonradan
öğreniyoruz tıpkı asansörde beğendiği siyahi kadın komşusuyla sevgili oluşunun
hayal ürünü olduğunu sonradan anlamamız gibi. Annesiyle beraber ufak bir
dairede yaşayan ve sokaklarda tabela tutmak, geceleri komedi kulüplerinde komedyen
olarak şansını denemek isteyen, annesinin ona hep gülümsemesini öğütlediğini
söyleyen bu naif tavrın, sokak arasında punk’lar ve metroda zengin borsacılar
tarafından acımasızca dövüldüğünde, çevresinden kötü muamele gördüğünde,
otobüste eğlendirdiği bir çocuğun annesi tarafından dışlandığında bile nasıl
bir değişim geçirdiğine tanık oluyoruz. Hayran olduğu talk show sunucusu
komedyenin ne kadar kinik ve alaycı bir düzen adamı olduğunu anlaması da
bardağı taşıran son damla oluyor. Ekonomik kriz yüzünden finansal desteği
kesilen sosyal hizmetler görevlisi terapistinin kendisine hep aynı soruları
sormasına isyan ediyor ve kaotik defterine slogan cümleler yazıyor. “Kimsenin
umrunda değiliz.” diyor terapist. İnsanların onun hastalığını olduğu gibi kabul
etmediklerini,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>kişiliğini adeta yansıtan
çarpık yazısıyla not ediyor Arthur (Joker), çizimlerinin de olduğu liseli veya
deli ruhlu hırpani günlüğüne..<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">Yalnızlık ve alaycılık çağında, kendine özgü yol
seçmek isteyen herhangi bir ruhun ne kadar örselendiğini de mesaj olarak okumak
mümkün. “İnsanlar kaba !!” diye isyan edişiyle zaten Joker’in durumu
sloganlaştırdığını görüyoruz ama azılı bir seri katile dönüşü, seyirciyi şoke
etmiyor değil. Notre Dame’ın Kamburu gibi izlediğimiz yakın plan sırt
çekimlerinde aklıma Wim Wenders’in Million Dollar Hotel filminde dedektif Mel
Gibson’un kamburu ve oteldeki bütün marjinal karakterlerin, habere susamış
gazetecilerden daha hümanist olduğu tema aklıma geldi. Robert De Niro’nun talk
show sunucusu rolünde oynaması bir tesadüf değil elbet, Taxi Driver filmine göz
kırpıyor yönetmen.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">Film, anarşik ve düzen yıkıcı sistem eleştirisini,
bir sosyopatın hastalığı ve kasvetli çizgiromanvari duruşunun etkisiyle dengeliyor,
her tür yoruma açıyor. Babasının gerçek kimliğini ve hatta karakterini
öğrendiğinde Arthur, sahne ismiyle Joker’in yaşadığı travmayla başa çıkması
daha da zorlaşıyor. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">Fight Club filmindeki Tyler Durden gibi zamanla
özgüveni yüksek hatta narsizm sınırlarını aşan bir alter-ego yaratıyor. Sadece
güçlülerin ayakta kalabildiği acımasız kapitalist düzende, yalnızca gülümseyip
insanları güldürmenin geçerliliğini yitirdiğini düşünmesine ve acımasız olması
gerektiğine inanıp raydan çıkmasına dehşetle şahit oluyoruz. İlginçtir ki Joker
karakteri, seyircinin empatisini de üzerinde tutmayı filmin ilk yarısına kadar
başarıyor. En kanlı cinayeti işlerken bile kendisine iyi davranmış olan cüce’yi
sağ bırakarak kendi orman kanunlarını koyan ve sosyopatlığının ardındaki ince
duyarlılığı gösteren karmaşık bir karakter izliyoruz. Bu durum filmi daha
derinlikli, karakteri daha katmanlı kılıyor. Zenginler ile fakirlerin
acımasızlaşan savaşı, kapitalist düzenin her daim süregelen bir gerçeği olarak
evrensel bir tema ve geçerliliğini koruyacak bir senaryo.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">Fragmandan beklentim, filmi izleyince hayal
kırıklığına uğramadı lakin filmdeki şiddetin dozu sürprizdi, Arthur (Joker)’un
hayattaki tek varlığı annesine değişen tavrı ve şiddeti, gözümde karakteri
yaralı bir ruhtan öte bir psikopata çevirdi. Filmin görkemli rock müzikleri ve
evde çocukluğumdan beri aşina olduğum coşkulu Frank Sinatra klasikleri
seyirciye şahane bir soundtrack sunuyor. Send in the Clowns ve That’s Life,
Smile olarak şarkı seçimlerini ruhumla alkışladım.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">Ece Dorsay<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">2 Ekim 2019 <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<br />Ece Dorsayhttp://www.blogger.com/profile/17325876240220828699noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-74456955969876421.post-11815630568461147942013-09-01T02:22:00.003-07:002013-09-01T02:22:23.200-07:00İstanbul Ayaklar Altında (Demo)<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/ZX-4zfo9jxA?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe></div>
Ece Dorsayhttp://www.blogger.com/profile/17325876240220828699noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-74456955969876421.post-34711963458879447192013-09-01T02:15:00.002-07:002013-09-01T02:18:15.555-07:00Munchies'den Sesleniş<span style="color: #222222; font-family: Courier New, Courier, monospace;"><span style="line-height: 24px;"><b>Munchies'den Sesleniş</b></span></span><br />
<span style="color: #222222; font-family: Courier New, Courier, monospace;"><span style="line-height: 24px;"><b><br /></b></span></span>
<span style="color: #222222; font-family: Courier New, Courier, monospace;"><span style="line-height: 24px;"><b>23 Haziran 2013 BirGün Pazar Eki</b></span></span><br />
<span style="color: #222222; font-family: Courier New, Courier, monospace;"><span style="line-height: 24px;"><b><br /></b></span></span>
<span style="color: #222222; font-family: Courier New, Courier, monospace;"><span style="line-height: 24px;"><b>Yazmanın gücü... Şehir alt üst olurken, bir dem huzur ararken, müzik yazısı yazmaktan vazgeçtim. Konserlerin iptal olduğu, ülkenin kaosa sürüklendiği bu gergin ve belirsiz günlerde, ben de önümü göremez oldum. Yazmanın ve beste yapmanın sihrine inandım. Kariyerden öte, varoluş amacı benim için... Nefes almak istediğinde ruhum, kelimelere sığınıyorum. Konserlerin iptalini dert etmiyorum çünkü huzur daha mühim şu anda hatta elzem. Ne yapacağımızı bilmez haldeyiz. Eylemden başka herhangi bir "aktivite" imkansız hale geldi. Evde oturmayı da eylem saymıyoruz tabii.</b></span></span><br />
<span style="color: #222222; font-family: Courier New, Courier, monospace;"><span style="line-height: 24px;"><b><br /></b></span></span>
<span style="color: #222222; font-family: Courier New, Courier, monospace;"><span style="line-height: 24px;"><b>Müzik dinleme, gitar çalma ve yazma eylemlerinin kişinin kendisine bir şifa olduğu gerçeğini kimse değiştiremez. Bu güzel ülkenin getirildiği hal, beni ne kadar üzüyor, tarif edemem. </b></span></span><br />
<span style="color: #222222; font-family: Courier New, Courier, monospace;"><span style="line-height: 24px;"><b><br /></b></span></span>
<span style="color: #222222; font-family: Courier New, Courier, monospace;"><span style="line-height: 24px;"><b>İlham perim, tatile gitti. Dostlarımın açtığı Munchies adlı butik otel ve beach'teyim şu an. Göltürkbükü'nde mekan. Huzurlu ve Bodrum merkeze yakın bir tatil için bu mekana uğramalısınız. Otelde kalmayıp sadece günlük giriş de yapma imkanınız var. Menüsü zengin, odaları klimalı, iskelesi geniş ve ferah, koy manzarası harikulade, fiyatlari uygun Munchies'in. İletişim bilgileri : Munchies Beach </b></span></span><br />
<span style="color: #222222; font-family: Courier New, Courier, monospace;"><span style="line-height: 24px;"><b>Yalı Mahallesi Akdeniz cad. </b></span></span><br />
<span style="color: #222222; font-family: Courier New, Courier, monospace;"><span style="line-height: 24px;"><b>Sahil sok. No:6/A Göltürkbükü / Bodrum / Türkiye</b></span></span><br />
<span style="color: #222222; font-family: Courier New, Courier, monospace;"><span style="line-height: 24px;"><b>Tel : 0252 357 80 82 </b></span></span><br />
<span style="color: #222222; font-family: Courier New, Courier, monospace;"><span style="line-height: 24px;"><b>0533 240 09 89 </b></span></span><br />
<span style="color: #222222; font-family: Courier New, Courier, monospace;"><span style="line-height: 24px;"><b><br /></b></span></span>
<span style="color: #222222; font-family: Courier New, Courier, monospace;"><span style="line-height: 24px;"><b>Şehir gerginliğinden uzaklaşmak isteyen varsa, burayı denemeden geçmesin. Bağımlılık yaratacak bir koy...</b></span></span><br />
<span style="color: #222222; font-family: Courier New, Courier, monospace;"><span style="line-height: 24px;"><b><br /></b></span></span>
<span style="color: #222222; font-family: Courier New, Courier, monospace;"><span style="line-height: 24px;"><b>Ece Dorsay</b></span></span><br />
<span style="color: #222222; font-family: Courier New, Courier, monospace;"><span style="line-height: 24px;"><b><br /></b></span></span>
<span style="color: #222222; font-family: Courier New, Courier, monospace;"><span style="line-height: 24px;"><b>ecedorsay@yahoo.com </b></span></span>Ece Dorsayhttp://www.blogger.com/profile/17325876240220828699noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-74456955969876421.post-34936577605812396212013-09-01T02:13:00.002-07:002013-09-01T02:13:13.777-07:00 Ruhumdaki Park <div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="font-size: large;"><o:p> </o:p>Ruhumdaki Park </span></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="font-size: large;"><br /></span></b></div>
<div class="MsoNormal">
16 Haziran 2013 BirGün Pazar Eki</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Tüm bu kaosun içinde, kelimeler bir artıyor bir tükeniyor. Şiire sığındığım günler oldu. Küçük İskender okudum biraz… Küçük Prens gibi yürüdüm dizelerde… Az da olsa sevdiğim sokakların yağmalandığı bir şehirde, dört duvara hapsolmuş bir ruh muydum, yemyeşil parkların özlemiyle dolup taşan bir kalp miydim, aslında hepsiydim. Siyaset ve üniforma, bana tamamen kasveti çağrıştırıyor… Rengarenk hippie’lerin birbirlerine parklarda şiirler okudukları 68 ruhu San Fransisco’su , İstanbul’un orta yerinde ucundan yaratılmış mıydı ne….</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Hayalperest ve romantik bir ruh olduğum halde, diğer yanımın en karamsar yumruklarını yedim her atılan gaz bombası haberinde… Herşeye rağmen, güzel sonuçlara inanan insanların seslerini dinledim. O seslere tutundum. Kalbimdeki ses de, güzellikleri fısıldıyordu bana. Balkondan balkona sohbetlerin sıkıştığı bir sanal mahalle vardı birbirimize güç verip, birbirimizden güç aldığımız…</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Bu yaz, bir sürü güzel konserin iptal haberi geldi haliyle.</div>
<div class="MsoNormal">
Kimlerden mahrum kalıyoruz bir liste yapayım. Bu direnişe değecekse, şarkılar kulağımızda ve kalbimizde de çalar, sorun değil…</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
2011 senesinde sahne aldığım Efes One Love Festival, hem alkol yasası hem olaylar nedeniyle iptal oldu. İptal olan konserlerin bir kısa listesi : </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Dünya yıldızlarının konserleri de iptal edildi!</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Pozitif Live tarafından Vodafone İstanbul Calling kapsamında gerçekleşmesi planlanan bazı etkinlikler iptal edildi.</div>
<div class="MsoNormal">
Pozitif Live konserlerin akıbetiyle ilgili bilgilendirmeyi önümüzdeki günlerde yapacak. İptal edilen etkinliklerin listesi:</div>
<div class="MsoNormal">
Zaz: 15 Haziran Parkorman</div>
<div class="MsoNormal">
Indie Park: The National, Noah & The Whale, Emiliana Torrini: 23 Haziran Parkorman</div>
<div class="MsoNormal">
Bloc Party: 26 Haziran Parkorman</div>
<div class="MsoNormal">
Dance Day: The Prodigy, Basement Jaxx & Jaguar Skills: 29 Haziran Parkorman</div>
<div class="MsoNormal">
Alternative Park: Thirty Seconds to Mars, The Maccabees, !!!: 30 Haziran Parkorman</div>
<div class="MsoNormal">
Sigur Ros: 2 Temmuz Parkorman</div>
<div class="MsoNormal">
Urban & Hip-Hop Day: Snoop Dogg, CeeLo Green & Nas: 7 Temmuz Parkorman</div>
<div class="MsoNormal">
Bilet iadeleri için Biletix en kısa zamanda bilet satın alanlarla e-mail ve SMS yoluyla iletişime geçecektir.</div>
<div class="MsoNormal">
Tüm müzikseverlere hassasiyetleri ve konu ile ilgili destekleri için teşekkür ediyoruz.</div>
<div class="MsoNormal">
NOT: Vodafone İstanbul Calling kapsamındaki yan etkinlikler de aynı sebeplerden ötürü iptal edilmiştir.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
İPTAL OLAN YAN ETKİNLİKLER:</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
David Lynch presents Chrysta Bell: 12 Haziran Babylon</div>
<div class="MsoNormal">
A Tribute To Lynch AFTER PARTY: 12 Haziran Babylon Lounge</div>
<div class="MsoNormal">
Derrick May & Jimmy Edgar: 28 Haziran Babylon</div>
<div class="MsoNormal">
Plak Şirketleri Paneli: 13 Haziran Babylon</div>
<div class="MsoNormal">
Derrick May Söyleşisi: 28 Haziran SEA Institute</div>
<div class="MsoNormal">
Başka Bir Ses Mümkün Vol. 2: 19 Haziran Salt Beyoğlu</div>
<div class="MsoNormal">
Başka Bir Ses Mümkün Vol. 3 'Çocuklarla Müzik Atölyesi': 13-21-27 Temmuz SEA Institute</div>
<div class="MsoNormal">
Cam Butler: 27 Haziran Salt Beyoglu</div>
<div class="MsoNormal">
Demonation: 5 Temmuz Babylon</div>
<div class="MsoNormal">
Seramik Atölyesi: 6 Temmuz Zen Seramik</div>
<div class="MsoNormal">
Lori Goldston: 10 Temmuz Salt Beyoğlu</div>
<div class="MsoNormal">
Ebru Atölyesi: 13 Temmuz Galatart Ebru Atölyesi</div>
<div class="MsoNormal">
PANEL NO.3 "Müzik Medyası": 13 Temmuz Pera Müzezi Oditoryu</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
Ece Dorsayhttp://www.blogger.com/profile/17325876240220828699noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-74456955969876421.post-15661289730158127372013-09-01T02:09:00.001-07:002013-09-01T02:09:33.309-07:00 PUL’dan Sana Şarkılar Yazdım<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
<b><span style="font-size: large;"><o:p> </o:p>PUL’dan Sana Şarkılar Yazdım</span></b></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
2 Haziran 2013 BirGün Pazar Eki</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Albümün açılış parçası “Bugün Olmaz”, tanıdık bir melodi ama enerjisi insana iyi geliyor. Albüm ilerledikçe daha tatlı sound’lar duydum. İkinci şarkısı “Daimi Tekil Şahıs”, hem ismi hem düzenlemesiyle etkileyici. Vokal vurguları ve sözler çok mu şaşırtıcı? Değil ama tertemiz bir albüm. Belki “Daimi Tekil Şahıs”’ta sahici duyulan davullar daha etkilerdi beni. Kırgın vokal, bu şarkıda çok güzel işliyor insanın kalbine. Dokunmadan derken ve sonrasında, uzun seslerde, vokalin Chris Martin esintisi, sesini kırması ve kafa sesine çıkması çok güzel olmuş, klasik rock vokalli gruplardan bunaldığımız şu günlerde hele… Koray Candemir de bu tür falsetto’ları ülkemizde ilk yapan modern rock erkek vokallerdendir. Nakarat melodisi çok etkiledi beni. Belki sevdiğim melodilere çok yakın durduğu için. Naif ve kırılgan. Çok iddialı durmadan çarpabilen şarkıları seviyorum. Sonlara doğru biraz klasik rock gitar oyunları var ama şarkıyı kaldırabiliyor. Bu şarkıdaki vokalleri sevdim : “Sen hala kendi kendine oyunlar oynayan, yorulmayan..” 12 telli gitar arpeji duyar gibi oldum ve şarkıya yakıştırdım.</div>
<div class="MsoNormal">
Tiz, arabesk vokallerden hoşlanmayan biriyim. Bu grubun vokalleri yormuyor, samimi geliyor insana… Biraz daha duygu katılabilir.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
“Gitme” adlı şarkı da ortalama ama konserlerde gayet güzel olur. Davul atakları başarılı. Güzel melodiler yazıyorlar, sözler de iyi ama çarpmıyor sanki… Aradaki akustik bölüm ve Ayşegül İnci’nin vokali şarkıya boyut katmış. Derli toplu bir şarkı.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Albüme ismini veren 3. şarkı ; “Sana Şarkılar Yazdım” , grubun çizgisini netleştiriyor. Coldplay’ göz kırpan vokaller güzel. Albüme ismini verecek kadar akılda kalıcı olması gerekmiyor şarkının. Vurucu bir şarkı değil ve albüm ismi olarak da iyi ama çarpmıyor.</div>
<div class="MsoNormal">
Tüm bunlara rağmen zaten grubun çizgisi, gereksiz bir iddia peşinde olmaktansa tarzını netleştirmek üzerine olduğu için, albümü taşıyabiliyor. İnleyen, nağmeler atan vokallerden bunaldık ve bu vokaller ferahlatıyor insanı.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
“Küçülttüğüm Hayaller” ; hüzünlü, melankolik ama hep soğukkanlılığı koruyan duruşuna devam ediyor. Davul kayıtları ve vokal gücü biraz daha çarpsa, sahiden dinlemekten bıkılmayacak bir albüm. Neler yaptım sana ellerimle dediği bölümde, vokal nüansları sürüklüyor insanı. Grubun, İngiliz akımından etkilendiğini düşündüm ki bunu güzel bir şekilde öğütmüşler. Şarkı sonundaki, sevmediğim tarzdaki solo gitarlar bile batmıyor, tam yerli yerinde. Süresi de gereksiz uzun değil. Düzenlemeler güzel sadece kayıt ve vokal biraz daha cilalanabilirdi sanki.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
“Hayal” adlı şarkı intro’suyla direkt sarıyor. Bir süre sonra benzerlik var şarkılarda dedirtse de, her şarkı kendi başına durabiliyor. Albümün önemli şarkılarından biri. Albüme ismini veren şarkı bu olabilirmiş. Hem şarkının çarpıcılığı açısından hem de ismi açısından. Yine de albüm ismi, kendini kabul ettiriyor. Yeterince ikna edici olmasa da… Genel bir laf oluşu itibariyle….Daha özgün laflar bekliyoruz kısacası. Bu şarkıların melodisi çok güzel çünkü…</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
“Yanlış Hikaye” de ballad türü. “Yeniden” ise melankolinin dozunu arttırıyor. Arabesk bir ağlaklık yerine asilce bir kabulleniş gördüm sözlerde. Soğukkanlı bir hüzün var. Mırıldanma bölümü geldiğinde, güzel bir yere sürükleniyor insan… Hüzünden keyif veren bir eda var şarkıda… “Çizgiler var çizgiler her yerde…” “Yorulmadan” da gitar sololar güzel. Biraz daha spesifik an’lara ve olaylara odaklanılsa, daha net olunsa anlatılmak istenen de, genellemelerden kurtulunsa (her yeni grubun eğilimleri bunlar) sözler ile bütünleşecek şarkılar o zaman… Daha fazla etkileyecek…</div>
<div class="MsoNormal">
Şiir ile şarkı sözü arasında kalmış insanların savaşı bu : Ara sıra yaşadığım bir durum, şarkı yazarken… Bunu aşmak, emek istiyor gerçekten…</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Grubun kısa biyografisine bakarsak :</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
2006 yılında Onur Çelik (gitar) ve Yasin Aydın (vokal) tarafından kurulan gruba ilk yıllarında; Kemal Eren (bas gitar), Umut Benlidayı (davul), Onur Şeker (davul), Özgür Tarakçıoğlu (keyboard-synth) eşlik etti. Daha sonra grup, Mehmet Karagöz (bas gitar) ve Samet Erbil (davul)'in katılımıyla son halini aldı. Bestelerini ve sahne performansları ve resmi internet sayfasından dinleyicilerinin beğenisine sunan grup dinleyicilerinden olumlu tepkiler aldı ve 10 şarkıdan oluşan "Sana Şarkı Yazdım" adlı ilk albümünü hazırladı. 2013 yılında müzik marketlerde yerini alan albümde bulunan "Gitme" isimli şarkıya rock müziğin iddialı ve başarılı isimlerinden Ayşegül İnci eşlik etti. İlk albümünde kendi besteleriyle dinleyicilerle buluşan grubun sahne performanslarında sıkça yer verdiği cover çalışmalara ise 2. albümlerinde yer vermeyi planlıyor.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Stüdyo kayıtları Arda Kaynak tarafından alınan şarkıların, mix ve mastering aşaması Türkiye’nin önde gelen müzisyenlerinden Alen Konakoğlu tarafından gerçekleştirildi. Klip şarkısı olarak seçilen “Hayal”in yönetmenliğini ve senaryo yazarlığını Umut Kaya’nın “Yanıma Yataydı” klibinden tanıdığımız Yusuf Saygı üstlenmektedir. Bilgen Yurdakul’un oynadığı klibin dış mekan çekimleri Ayvalık/Sarımsaklı’da iç mekan çekimi ise stüdyo haline getirilen İzmir’de bir evde gerçekleşti.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Her bir şarkıyla bir hikayenin, bir düşün anlatıldığı albümde, Teoman’ın sahne grubunun bas gitaristliğinden tanıdığımız ve yakın zamanda kendi albümünü piyasaya süren Ayşegül İnci ile “Gitme” şarkısına yapılan düet ile dikkati çeken albümün başka bir parçası.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Arpej yapımdan, hep yeni albümler bekliyoruz, güzel bir atağa geçtiler şu sıralar. Çeşitliliğe açıklar.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Ece Dorsay</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
ecedorsay@yahoo.com</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
Ece Dorsayhttp://www.blogger.com/profile/17325876240220828699noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-74456955969876421.post-27790440019350277772013-09-01T02:04:00.004-07:002013-09-01T02:06:30.947-07:00Queen’li Müzikal ve Gürültü Ustaları <b><span style="font-size: large;">Queen’li Müzikal ve Gürültü Ustaları </span></b><br />
<b><span style="font-size: large;"><br /></span></b><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">
12 Mayıs BirGün Pazar Eki</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
<b>Ece Dorsay</b></span><br />
<b><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
ecedorsay@yahoo.com</span></b><br />
<b><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
Londra’da 2003 yılında, bas gitar eğitimine gittiğim sırada, bol da müzikal izlemiştim. Grease müzikalinden, Abba’nın müziklerinin kullanıldığı Mamma Mia’ya, Rent, Madness ve Once gibi daha mütevazi müzikallere… Geçen ay gittiğimnde Once’u izledim ve geçen yazımda anlattım. Müzikallerin keyfi bambaşka. Film olarak çok fazla sevmem mesela müzikalleri. Babam bayılır. Sahnede izleyince çok etkileniyorum. Tüm o danslar, müzikler, sahnede beni daha fazla etkiliyor. Londra’da en uzun süre oynamış olan Cats’e ise hala gitmemiş olmam ilginç. Boy George’un Taboo’suna bilet bulamamıştık. Biletler ates pahası oldukları halde, yer bulunamıyor bazen.</span></b><br />
<b><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
Ülkemize de gelmeye başladı artık bazı müzikaller. Hem de birebir aynı kadroyla. İzlediğim en yüksek büçeli müzikal, ismiyle bunu hak eden We Will Rock You idi.</span></b><br />
<b><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Londra’da tiyatro binasında, Freddie Mercury’nin heykeli olan muazzam bir girişi var.</span></b><br />
<b><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
Neden We Will Rock You’dan bahsettim, işte sebebi : </span></b><br />
<b><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
<br />
Londra'nın en ünlü müzikali "We Will Rock You", dünya turnesinin 10'uncu yılı olan 2013'te İstanbul'da sahnelenecek.</span></b><br />
<b><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
Albümleri dünyada 300 milyondan fazla satan İngiliz rock grubu Queen'in en iyi 24 şarkısından oluşan ve 17 ülkede 12 milyondan fazla kişi tarafından izlenen ödül rekortmeni “We Will Rock You” müzikali, Avrupa turnesi kapsamında ilk kez Türkiye'ye gelecek.</span></b><br />
<b><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Müzikal, 3 Mayıs- 12 Mayıs 2013 tarihleri arasında Ülker Sports Arena'da müzikseverlerle buluşacak. Ekip, İstanbul'da müzikali 16 kez sahneleyecek.</span></b><br />
<b><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">“We Will Rock You”nun temel fikri, 1996'da Venice Film Festivali'nde Brian May ve Roger Taylor'ın Robert De Niro ile tanışmasıyla ortaya çıktı. Kızı sıkı bir Queen hayranı olan De Niro'nun ikiliye “Sizin şarkılarınızdan oluşan bir müzikal yapmayı düşünür müsünüz” demesiyle müzikalin temeli atıldı.</span></b><br />
<b><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Kraliçe 2'nci Elizabeth'in 2002'de düzenlenen 50'nci yıl kutlamaları kapsamında Buckingham Sarayı'nın bahçesinde yapılan gösteriye 12 bin kişi katıldı. Gösteriyi, yüz binlerce kişi sarayın dışından, 200 milyon kişi de televizyondan izledi.</span></b><br />
<b><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Müzikal aynı yıl “Yılın En İyi Müzikali” dahil 5 ödül aldı. Gösteri, 2003 yılında 5 ayrı dalda, “En iyi Müzikal”, “En İyi Müzikal Aktörü”, “En İyi Aktris”, “En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu” ve “En İyi Yönetmen” ödülü dahil toplam 20 ödülün sahibi oldu.</span></b><br />
<b><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">İspanya'da 2003'te tamamı İspanyolca bir gösteri hazırlandı ve İspanya EMI müzikale “Platinum Disk” ödülü verdi. Bir yıl içinde 405 kez sahnelenen müzikal, sahnede bugüne kadar 800 bin kişi tarafından izlendi.</span></b><br />
<b><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Ekip, 2005'te bininci gösterisine imza attı. Müzikal, 2008'de Asya turu yaptı ve 38 performans sergiledi.</span></b><br />
<b><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
Gürültü Ustaları</span></b><br />
<b><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
Dün, görüntü formatı Dvd çalarıma uymadığı için bir türlü izleyemediğim Gürültü Ustaları belgesel filminin DVD’sinin Türkçe versiyonunu bulup izledim. The Edge zaten en sevdiğim gitarist olmuştur. Delay pedalını 15 yaşımda koşarak aldığımı hatırlıyorum Tünel’den. İkinci el mavi bir Ibanez Delay. Muazzam sesler çıkarırdı ki hala öyle. Jack White’ında gitarı ne kadar kendine özgü çaldığını ve tek başına hem Robert Plant hem Jimmy Page rüzgarı da estirdiğini söylersem abartmış olmam. Elbette bir PAge değil ama grunge ile blues karışımı sound’u akıllara zarar. İlk aldığı kırmızı plastik gitarını “döverken” de ayrı bir güzeldi. Jimmy PAge zaten üstadların üstadı. Önceleri, güzel sanatlar ile uğraşmak istemiş. Tam da benim kafa bu işte. Çizim yapmaya çok fena ara vermiş biri olarak, çok yönlü sanatçılar motive ediyor. </span></b><br />
<b><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
The Edge’in efekt pedallarına abanmasına kimisi hep dudak bükmüştür ama o ses katmanlarını yaratmak da, gitarı klavye gibi kullanmak da başka bir yaklaşım. Gitara, alternatif yaklaşan bir adam The Edge. Bu yüzden hep heyecan verici sesler keşfediyor.</span></b><br />
<b><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">İlk U2 albümlerinde bile Electro Harmonix Memory Man Delay ile neler yapabildiğini gösteriyor. Kısacası, imkanları az iken bile sınırları hep zorlamayı sevmiş The Edge.</span></b><br />
<b><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bildiğim şeylerdi ama belgesel bu 3 efsane gitaristi bir araya getirerek, olayı boyutlandırmış. Jack White’ın bu iki dev isimle (The Edge ve Jimmy Page) aynı belgeselde olması önce biraz hatalı geldi ama izledikçe Jack’in de sahiden yeni bir renk olduğuna emin oldum. Punk ve blues ruhunu iyi taşıyor Jack White.</span></b><br />
<b><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
Jack White’ın Son House plağı dinlettiği ve o yalınlıktaki öfkeden, tek başına başkaldırıştan bahsettiği sahne beni epey etkiledi. The Edge’in The Jam grubunu Top of the Pops’da görüp, işte farklı bir şey demesi, Delay pedallarıyla oynaması, Page’in Ramble On çalışı ve Led Zeppelin albümüne bir paragraf yazı yazılınca, ne kadar çok şeyi ıskaladıklarını görüp bir daha müzik dergisi okumadım deyişi. Mandolin çalan PAge… Müthişti, tekrar izlerim bu filmi hem de kaç kere….</span></b><br />
<b><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
Müthiş ve sahici bir müzik, gitar, rock and roll yolculuğu…</span></b><br />
<b><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
</span>
</b>
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span>
Ece Dorsayhttp://www.blogger.com/profile/17325876240220828699noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-74456955969876421.post-82737393944493397352013-09-01T02:01:00.001-07:002013-09-01T02:02:15.724-07:00Marissa’nın Gotik melankolisi<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;"><b>Marissa’nın Gotik melankolisi</b></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
5 Mayıs 2013 BirGün Pazar Eki</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
Ece Dorsay</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">ecedorsay@yahoo.com</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
Amerikalı folk şarkıcısı-bestecisi Marissa Nadler, melankolik ve kırılgan ruhuyla, 20 Nisan’da İKSV Salon’da bizleri büyülemeye geldi. Kendisiyle; şarkı yazarlığından Cohen etkisine, ressamlığından, Amerikan Gotik edebiyatına uzanan bir söyleşi gerçekleştirdim.</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Benzer yol şeritlerini takip ettiğimizi hissettim.</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"> </span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Genç yaşına rağmen epey zengin bir diskografin var. Şarkı yaratma sürecin nasıl gelişiyor? </span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
İlhamın gelmesini bekliyorum. Bu beklediğim kadar sık olmuyor ve üretim sürecimde gerginlik yaratabiliyor. İlginçtir ki, hayatımda yazdığım en iyi şarkılar, nereden geldiği belli olmayan ilhamlarla ortaya çıktı. Bilinç akışıyla birlikte, dil tufanıyla, bu hikayelerden bazıları satırlarda beliriverdi. Gerçek anlamda hayaletlere inanmam ama bazı şarkılarımı yazarken, hayaletler tarafından ele geçirildiğimi hissettiğim üç örnek yaşadım. Bunlar; Box of Cedar, Sylvia, ve yayınlanmamış yeni bir şarkım. Şarkı yazma çabamı daha üstün bir güce mal etmek istemiyorum. Eğer yaratıcılık açısından açık bir kapıysan, içinden ve dışından fikirler akar. Kelimeler, sayfaya bir nehir gibi dökülüverir.</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
Daha gençken, yaşadığımı hissetmek için, maceralı ve romantik bir hayat yaşadım. Sanatsal açıdan, reddedilmenin ve içine kapanmanın ızdırabını sevdim. Benzinim bu idi ve hayatımı hep ilham alabilmek için yaşadım. Son birkaç senede, böyle yaşamanın delice ve dayanılmaz olduğunu farkettim. Bir kez yaşıyoruz ve hayatımı sabote etmekten vazgeçtim. İnanıyorum ki, sanatsal işler, gayet sağlıklı insanlardan da çıkabilir. Müthiş bir şarkı yazarı olmak için 27 yaşında ölmek zorunda değilsin. Eğer 27 kulübü daha uzun yaşasaydı, duyabileceğimiz şarkıları düşünsene..</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
Edebiyat, şarkı yazarları için müthiş bir ilham kaynağı. Amerikan Gotik şiirlerinden etkilendiğini biliyorum. Ben de bir şarkımı, Edgar Allen Poe etkisiyle yazmıştım. Son EP’in, The Sister’da, kimlerden etkilendin?</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
The Sister, benim için romandan ziyade bir öykü. Kendi ismimi taşıyan albümüm kadar geniş kapsamlı değil. Bu şarkıları yazarken, ciddi bir depresyon geçiriyordum. En büyük ilhamım depresyonum ve içinde bulunduğum çalkantılı ilişkiydi. Kendimi nerdeyse agorafobik ve dış dünyaya karşı paralize edilmiş hissettim. Ben ve erkek arkadaşım, perili bir evde yaşadık ve hayaletlere inandığımdan bile emin değilim. Viktorya dönemine ait bu evde, karanlık bulutlar vardı. 1890 yılında inşa edilmiş bir evdi ve orada yazdığım çoğu şarkı bu atmosferin etkisiyle çıktı.</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
Albümü dinleyemiyorum bile. Özellikle, Apostle’yi. Bağımlılıkla savaşmak üzerine bir şarkı bu. Bu şarkıları yazmam lazımdı ama kariyerimdeki en zor şarkılar. Bunu dert etmiyorum.</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
<br />
Bir yerde okuğuma göre, sahne korkun ve sosyal anksiyeten var. Bu durum, sahne hayatına çok engel oluşturdu mu?</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
Ah evet, sahne korkusu ve sosyal anksiyete, 10 yıllık sahne hayatımı tehdit etti. Maalesef, konserlerimin çoğu sarhoşluğum yüzünden zarar gördü. Bunu itiraf etmek gurur vermiyor. Bir çok pişmanlığım var. Artık içmiyorum ve aklım başımda. Altı ay önce bir olay oldu. Puslu gri buluttan kurtulunca, gözlerimi açtım ve uzun zamandır özlediğim özgüveni yakaladım. Tekrar sahne almak için çaba göstermeye başladım. Jim Jarmusch ve Jozef Van Wissem katkısıyla müthiş bir konser verdik, ve bu olay, sahne hakkındaki hislerimi yeniledi. Kahramanlarımdan biri olan Jim Jarmusch’un bana, “ Müthiş bir gitaristsin, konserine bayıldım,” demesi beni çok etkiledi. O günden beri kendimi iyi hissediyorum.</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
Nick Drake gibi içe dönük sanatçılarda da sosyal anksiyete var. Onun müziğini de çok özel buluyorum. O da senin gibi, gitarı farklı akortluyor. Şarkı yazarlığını direkt olarak bir erkek sanatçıyla bağdaştırabilir misin? Karşı cinsten bir örnekle, sanatsal paralellik kurmanın ilginç olduğunu düşünmüşümdür hep.</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
Sevdiğim erkek sanatçılar : Leonard Cohen, beni daha genç iken etkiledi. Tek başına, beni, yazmakta olduğum şarkı sözlerinin yaklaşımına yöneltti. Neil Young’u seviyorum. Nick Cave’i de. Bob Dylan. Klasiklerle büyümüş bir kızım. Hala onlara yöneliyorum. Yeni müziklerin birçoğu beni tatmin etmiyor. </span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
Gitarı temel enstrümanın olarak mı görüyorsun yoksa çaldığın diğer enstrümanları da eşit mi seviyorsun? Şarkı yazmak için başka hangi enstrümanları çalıyorsun?</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
Temel enstrümanım, gitarım ve sesim arasındaki bağ. Gitarı keşfetmek için ağır çalışıyorum. Sadece tellere vurmuyorum. Gitarın tellerine rastgele vurup çalmak, enstrümana saygısızlık gibi. Punk rock veya heavy rock and roll’da tellere vurmak kabul edilebilir. Ama eğer akustik gitar çalıyorsan, sahiden çal. Şarkı söyleyebilen müthiş bir alet. Hala öğrenecek çok şeyim var, yaşam boyu süren bir yolculuk bu.</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
Appalacian dulcimer, banjo ve armonikayı amatör olarak çalıyorum. Hep piyano çalmak istedim. Rüya enstrümanımdı. Her nedense, bunu başaramadım.</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
Bazı çalışmalarında olduğu gibi, gerçek üstü karakterler hakkında mı yazmayı tercih ediyorsun yoksa daha kişisel sözler yazmayı mı? </span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
Sonradan farkettim ki, gerçek üstü karakterlerin çoğu, sahiden hayatımdan geçmiş insanların vekiliydi. Şarkılarımda sihirli bir ülke yoktu. İnanıyorum ki, işlerim bu yönüyle yanlış anlaşılabiliyor. Uydurma isimler, şiirsel araçlardı.</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
Entelektüel ve sanatçı bir ailede büyümek, büyük şans. Soyut bir ressam olan annenden nasıl etkilendin? Ağabeyinin yazıları, seni etkiledi mi?</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
Babamdan yeterince bahsetmiyorum aslında. Ağabeyime ve bana, inanılmaz bir çalışma etiği aşıladı. Bizden yüksek standartlar bekledi. Ailemiz, sanatla uğraşmamız konusunda bizleri yüreklendirdi.</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
Henüz bir yeni yetmeyken, bodrum katında, Jethro Tull kasetlerini dinleyip, usta ressamların resimlerini kopyalıyordum. Üniversiteye kadar erkek arkadaşımın olmaması, sanatıma biraz yardımcı oldu. Sanatçı olmaya kendimi adamıştım. Ağabeyimin, üzerimde büyük etkisi oldu. Onunla en eski hatıralarımdan biri, benden , YES grubunun plak kapağındaki çizime bakarak kısa bir öykü yazmamı istemesiydi. Yani evet, yaratıcılık eğitimi.</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
<br />
Sanat eğitmenliği ve resim eğitimi almak müziğini zenginleştirdi mi, hangi yönden?</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
Yarı zamanlı sanat ve müzik öğretmeniyim. Özel ihtiyaçları olan , duygusal problemli lise öğrencilerine eğitim veriyorum. Evet, görsel gücümü korumama ve gözlerimi hep açık tutmama yarıyor. </span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
<br />
İstanbul konserin için heyecanlı mısın? Türkiye’ye hiç geldin mi? Bu şehir hakkındaki düşüncelerin, seyirciden beklentilerin neler? Marissa Nadler konserinden neler beklemeliyiz?</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
Çok ama çok heyecanlıyım. Türkiye’ye hiç gelmedim. İstanbul’un inanılmaz olduğunu duydum. Gerçekten görmek için en heyecan duyduğum yer. Performans, hassas ve sade olacak. Tek başıma çalıyorum. Grup olmayacak. Sadece sesim, gitar ve şarkılar.. Umarım insanlar sever.</span><br />
<br /></div>
Ece Dorsayhttp://www.blogger.com/profile/17325876240220828699noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-74456955969876421.post-35011585410717717262013-09-01T01:58:00.002-07:002013-09-01T01:59:08.642-07:00Tanita Tikaram Konseri - Londra’da Bowie Sergisi ve Once Müzikali<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: large;"><b>Tanita Tikaram Konseri - Londra’da Bowie Sergisi ve Once Müzikali</b></span></div>
<div class="MsoNormal">
<b><br /></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b>28 Nisan BirGün Pazar Eki</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b><br /></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b>Ece Dorsay</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b><br /></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b>ecedorsay@yahoo.com</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b><br /></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b><br /></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b>Londra’ya gitmeden bir gece önce Ghetto’daki Tanita Tikaram konserine koştum. Epey maceralı bir hafta oldu kısacası. Tanita Tikaram çok sadeydi. Bas gitaristi hasta olduğu için, daha ufak bir orkestra ile sahne aldı. Müziğine yakışan zaten yalınlık. Ara sıra klavye de çaldı. Akustik gitarının askısı gökkuşağı desenliydi. Benim Kırmızı Karanlık klibimdeki askının aynısı diye geçirdim içimden. Tanita’nın da Tracy Chapman ve Ani Difranco kadar net bir duruşu olduğunu gördük bazı konularda. Bir solo gitar daha ve bir üflemeli eşlik etti Tanita’ya… Twist in my Sobriety’ı tahmin ettiğim gibi sonlara saklamıştı.</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b><br /></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b>Ghetto’da biraz problem yaşanabiliyor çünkü sütunlarda sahne görülemiyor, kalabalık konserler bilhassa. Sonunda balkondan izledim. Müthişti. Tanita’nın müziğinde tek kusurlu bulduğum şey, monotonluk. Bir süre sonra, az da olsa ses oyunları istiyor insan. Hep aynı tondan şarkılar, kiminin uykusunu getirdi. Kaçırılmayacak bir konserdi herşeye rağmen. Çıkışta yanına gidip tanışmak çok kolay oldu. Nazikti, birkaç kare de fotoğraf çektirebildim, bu da bana sürpriz oldu aslında.</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b><br /></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b>Bowie Sergisi</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b><br /></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b>Londra’da en büyük bonuslarımdan biri, David Bowie sergisine denk gelmek oldu. Victoria and Albert müzesindeki bu sergi için uzun kuyruklara girmeyi göze aldım. Sergiyi gezmek 2 saatimi aldı. Bir ara belim çıkacak sandım, ayakta durmaktan. Gerçekten tüm yorgunluğa ve bel ağrısına değdi. 23 Mart ile 11 Ağustos tarihleri arasında sergilenmekte olan 300’den fazla Bowie eşyası (birbirinden kıymetli kıyafetler, kendi el yazısından şarkı sözleri, sinema ve fotoğraf sanatıyla ilgili eserleri, Bowie’nin müzik enstrümanları, video görüntüleri, imzalanmış turne anlaşmaları, stüdyo çalışmalarından izler, plak kapakları, konser afişleri)</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b>Bowie’nin şarkıları eşliğinde, insanı bambaşka dünyalara götürüyor. Cinsiyetsizliğinin ve insanın kendi kimliğini seçebileceğinin vurgusu, cesur kostümleri serginin en çarpıcı yönü…</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b>Zeki Müren için böyle muazzam bir sergi hatta müze yapılsa keşke demeden geçemedim.</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b><br /></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b>Serginin haberi şöyle verilmiş :</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b><br /></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b>“ Londra’nın ünlü Victoria ve Albert Müzesi, David Bowie sergisiyle efsanevi müzisyenin 50 yıllık müzik kariyeri ve çarpıcı kişiliğine bir bakış sunuyor. Bowie’nin bestelerinden konserlerde kullandığı çılgın kostümlerine dek çeşitli nesnelerle sanatçının yaşamının karakteristik özelliklerini yansıtan sergi 300’ü aşkın parçadan oluşuyor.</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b>David Bowie sergisi, sanatçının geçtiğimiz günlerde yayınladığı The Next Day adlı albümünün hemen ardından doğru bir zamanlama ile sanatseverlerle buluşuyor. Ağustos ayına dek sürecek serginin biletleri, açılış tarihi olan 23 Mart’tan çok önce 50 binlik satışla bir rekora imza attı. “</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b><br /></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b>Once Müzikali</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b><br /></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b>2006 tarihli filmin sahne adaptasyonu Once müzikalini Londra’ya giderken görmeyi planlamamıştım. Bir İngiliz gazetesinde Once Dvd’si reklamını gördüm sanıp baktım ve filmi tekrar mı oynuyor acaba dedim. Bir baktım ki, filmden müzikali uyarlanmış. Tam da Londra’da olduğum tarihlere denk geliyor, kaçmaz dedim. Filmin en bilinen şarkısı Falling Slowly’i güzel seslendirdiler. Banjo, mandolin, gitar, çello, keman, bas gitar, bazen davuldan oluşan kalabalık ama sade bir orkestra vardı. Orkestra derken, oyunda yer alan oyuncular çaldı tüm enstrümanları. Elbette oyunun kadın kahramanı, piyano ile eşlik etti.</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b><br /></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b>30’lu yaşlarında Dublin’li bir genç müzisyen, kalp kırıklığı ile ilgili şarkılar yazıp barlarda söylemektedir ve para kazanmak için elektrik süpürgesi tamiri yapmaktadır. Hayatından bezmiştir ve müziği bırakmak üzeredir. Ta ki o kadınla karşılaşıncaya dek. Çek Cumhuriyetinden gelen kadın, bir müzisyen ve boşanmış bir annedir. İrlandalı müzisyene yardım etmek ister ve elektrik süpürgesini tamir etmesi konusunda ısrarcı davranır ama bir şartla ; şarkılarını kaydedecektir. Beraber çalarlar ve bu müzikal birliktelikten bir aşk doğar. İkisinin de birbirine tam olarak itiraf edemedikleri bir aşk….</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b><br /></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b>Yer yer komik, yer yer melankolik, büyük bütçeler olmadan tasarlanmış sade bir müzikal.</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b>Teknik aksaklıklar vardı, ses az geliyordu, mikrofon kullanımı eksikti ama tüm bunlara rağmen, konusu ve müzikleri itibariyle etkileyici bir müzikaldi.</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b><br /></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b>Londra’da müzik dükkanlarında kendimi kaybettim yine. Elbette CD ve DVD’den bahsetmiyorum , hatta ikinci el enstrüman satan dükkanlar ve müzğik kitapları satan dükkanlar yegane adresim oldular. Banjo, ukulele ve mandolin arasında gidip gelirken, yahu bunların hepsi bizde bulunur, yıllardır hayalin olan lap steel’i alsana dedim kendime ve ikinci el, 1948 model Gibson Lap Steel’i kaptım. Uçağa el bagajı olarak alabilmekti zaferim.</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b><br /></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b>Bir zaferim de, Bowie sergisinde, yasak da olsa, gazeteci ruhumla bir kac kare çekebilmek oldu…. Ki çeken birkaç insanı görünce, neden olmasın dedim… Paylaşmak istiyor insan gördüklerini… En azından ben böyleyim. Albert Royal Hall’da ise Chris de Burg konseri vardı ve ilk gittiğim konserlerdendir Açıkhava’da 91 yılında. Kulağı bile kapatmıştık, o kadar gürültülü bir sound çıkmıştı o zamanlar. Eskimiş de desek, Chris’in kalabalığına denk gelmek güzeldi. Daha önceki Londra seyahatimde ki , 10 sene önce oluyor, Paul McCartney’, canlı izlemiştim. Bir matraklık daha : Wi-fi, Londra’da tam bir komedi. Free wi fi lar hiçbir yerde çekmiyor ama müzede ve müzikalin olduğu Phoenix salonunda beleş wifi müthiş hızlıydı.</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b>Tanita konseri ve ardından Londra, güzel izler bıraktı.</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b><br /></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b> Ece Dorsay</b></div>
Ece Dorsayhttp://www.blogger.com/profile/17325876240220828699noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-74456955969876421.post-52348936833228700762013-09-01T01:56:00.001-07:002013-09-01T01:56:14.395-07:00 32. İstanbul Film Festivali<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
<b><span style="font-size: large;"><o:p> </o:p>32. İstanbul Film Festivali</span></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="font-size: large;"><br /></span></b></div>
<div class="MsoNormal">
21 Nisan 2013 BirGün Pazar Eki</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
İstanbul Film Festivali’ne son bir iki yıldır yeterince ilgi gösterememiştim. Bu sene de pek film göreceğimi sanmazken, haydi dedim bir iki tane göreyim. İşte böyle başladı festivalin ikinci haftasına 14 film sığdırma maceram. O kadar keyif aldım ki filmlerden, festival bitince büyük bir boşluğa düştüm. Bunca olumsuz gelişmeye, biber gazlarına, babamın başına gelenlere, Emek Sineması’nın yıkımına rağmen belki de inat, filmlere sarıldım. Bir nefes aldım, başka dünyalara gittim geldim.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Festival kitapçığını karıştırmayı oldum olası sevmişimdir. İnsan birçok filmi göremedi diye üzülür hatta o kitapçık yüzünden. Bir çok filme son anda rastgele girdiğim oldu ama ilginçtir ki sezgilerim yanıltmadı ve çok güzel filmler gördüm. Gördüklerimin büyük kısmını beğendim de diyebilirim rahatlıkla. Her festival sonrası şunu diyorum : Keşke, en azından birkaç sinema salonunda, daha bağımsız filmler sürekli oynasa ve belli başlı 10-15 gündem filmine mahkum kalmasak. Buradan önerim olsun. </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Polonya filmi “ Adına” epeyce farklı ve cesurdu. Kilise cemaatinin başına geçen rahip Adam’ın hikayesini anlatan film, kendisinin çok sevilen bir rahip olmasına rağmen, sıra dışı ve sessiz bir genç adamla kurduğu yakınlık yüzünden cemaatten dışlanmasını anlatıyor. </div>
<div class="MsoNormal">
Filmin başrol oyuncusu Andrzej Chrya, bir konuşma yaptı. Epey sempatik ve naifti. Başka film projelerinden ve LGBT dünyasının, Polonya’daki durumundan da bahsetti. Filmi eşinin yönettiğini ve daha önce Binoche ile çalıştıklarını ve yeni projede yine Binoche’u düşündüklerini anlattı.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Festivalde, beni en etkileyen filmlerden biri Disconnect oldu. Festivalin son günü gördüğüm bu film, çağımızın internet hapsini, iletişim kopukluğunu, ailelerdeki iletişim sorununun nasıl bir yıkıma dönüşebileceğini, “öteki”leştirilen öğrencinin aslında müzik ve sanat duyarlılığı olduğunu bize hazin bir şekilde tekrar gösteriyor. </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Sanatçı ve Modeli, fazla şişirilmiş Renoir filminden çok daha etkiledi beni. Oyunculuk muhteşemdi. Bağırmadan çağırmadan, yaşlı ressam ile genç modelinin, birbirlerine öğrettiklerini ve bağlanmalarını anlatan müthiş bir filmdi. Renoir’da da aynı tema vardı. Biraz daha pembe dizi gibiydi Renoir. Olayların ve etkilerinin fazlaca şişirilmişi gereksiz müziklerle gösteriş yaratılmaya çalışılmış, oyunculuklar vasat denilebilecek bir filmdi. Sanatçı ve Modeli ise, daha kenarda ve mütevazi duran bir film olmasına rağman, az bütçeyle benzer temanın çok daha vurucu işlenebildiğini gösterdi adeta. Bu iki filmi ard arda izlerseniz ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Ayıcık, hüzünlü ama bir o kadar da sevimli bir filmdi. Vücut Geliştirme ile uğraşan, hala ana kuzusu bir adamın, aşkı ararken başına gelenler. Morrissey’i andıran yüzü ve utangaçlığıydı filmi ilginç kılan. Tayland’a gidip para karşılığı kadınlarla olmayı dener ama yapamaz. Sonunda, özel biriyle karşılaşır ve ülkesine davet eder ama annesinin engellemelerini aşması gerekir. Filmin güzelliği belki de Dennis’in yalnızlığı ve kendi duvarlarını aşma çabasındaki asalet. Bir filmi en fazla film yapanın oyuncuların doğal gücü olduğunu düşünüyorum. Çok sıradan bir film de olabilirdi ama Dennis karakterinin derinliği, filmi sıradanlıktan kurtarıyor.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Kenya’nın ilk Oskar adayı Yarım Kalan Hayat filmi de beni etkiledi. Fazlaca romantik bulunabilir, kahramanın özellikle gerçek bir firar sahnesinin ardından tiyatro sahnesine direkt geçtiği final. Bu tür sahnelerin metafor olduğu çok açık, mühim olan, mantık ve müthiş kurgu aramak yerine, filmdeki öyküye odaklanmak, Nairobi şartlarına ve kahramanın, ufak bir köyden çıkıp oyuncu olmak için neleri göze alması gerektiğine bakmak. </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Uzman bir film eleştirmeni değilim, filmlerin beni en çok etkilediği noktalara odaklanıyorum. Eğer bende bir etki bırakmazsa zaten o filme iyi demem mümkün değil ama etkileniyorsam, filmin kusurlarını biraz geri plana alıyorum. Güçlü yönlerine odaklanıyorum.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Zıt Kardeşler de eğlenceliydi. İki kardeşin iş hayatını reddedişi ve punk hareketinin, yaşamının da ti’ye alınması en az düzenle dalga geçilmesi kadar anlamlıydı.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Festivalde Gördüğüm ve Beğendiğim Filmler :</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Zıt Kardeşler</div>
<div class="MsoNormal">
Ayıcık</div>
<div class="MsoNormal">
Başka Bir Hayat</div>
<div class="MsoNormal">
Çocuk Pozu</div>
<div class="MsoNormal">
Disconnect</div>
<div class="MsoNormal">
Kutsal Dörtlü</div>
<div class="MsoNormal">
Lucia’dan Sonra</div>
<div class="MsoNormal">
Montreuil Kraliçesi</div>
<div class="MsoNormal">
Ne Yaptın Richard?</div>
<div class="MsoNormal">
Renoir</div>
<div class="MsoNormal">
Sanatçı ve Modeli</div>
<div class="MsoNormal">
Yarım Kalan Hayat</div>
<div class="MsoNormal">
Öğrenci</div>
<div class="MsoNormal">
Küçük Şeyler</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
(Unuttuklarım olabilir)</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Kaçırdıklarım/Merak ettiklerim :</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Two Mothers</div>
<div class="MsoNormal">
Before Midnight</div>
<div class="MsoNormal">
Camille Claudel</div>
<div class="MsoNormal">
Tim Buckley’den Sevgilerle</div>
<div class="MsoNormal">
Sound City</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
(daha da eklenebilir.)</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Ece Dorsay</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
ecedorsay@yahoo.com</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
Ece Dorsayhttp://www.blogger.com/profile/17325876240220828699noreply@blogger.com0