Gökkuşağının altından geçerken...

Gökkuşağının altından geçerken...

22 Aralık 2010 Çarşamba

TEK KULLANIMLIK DOSTLUKLAR yani KÖTÜ ZAMANLAR

TEK KULLANIMLIK DOSTLUKLAR yani KÖTÜ ZAMANLAR
19 Aralık 2010 Birgun Pazar Eki

Eskiden dostluk dendi mi akla çok yüce bir kavram gelirdi. Akla gelmesi bir yana, gerçekten dostları vardı insanların. Dara düştüklerinde yanlarında olacaklarından emin oldukları bir yakınları her zaman olurdu. Yardım istediklerinde sorgusuz sualsiz karşılık alacaklarını bilirdi insanlar….Birlikte gezer tozar, an’ı paylaşır, yer içerlerdi. Sevgi ve saygı, her şeyden önce gelirdi. Sadece beraber iş yaptığınız insanlarla bile bir saygı ve hürmet çerçevesi vardı. Ya bugün ne var? Bugün artık herkesin bıyık altından gülebildiği, saman altından su yürüttüğü, vefa nedir bilmeyen, bir sırrını verdiğinde illa ki bir diğerine bunu fısıldayan, arkanızdan bir laf etmezse rahat etmeyen, işine gelince arayan (ki onu bile yapmayıp kendine dost diyenini gördüm.) işine gelmeyince telefonun ahizesini bile kaldırmayan insanlar doldu etraf. Artık bir çıkarı, bir beklentisi veya can sıkıntısı yoksa bir insanın koşulsuzca sizi aramasını beklemeyin. Arayanı varsa ne mutlu size. Nadir de olsa böyle dostlar da çıkabiliyor ama çoğunlukla fark ettiğim, en masumu bile iyi vakit geçirmek için arayabiliyor. Kardeşler bile günümüzde yakın olamazken, nerede kalmış bir yabancının sizi desteklemesi… Gerçi her zaman inanırdım : İnsan kendi kardeşlerini kendi bulur. Bulur bulmasına da, çölde iğne ararken şansı varsa bulur. Bulmak da yetmez sürdürebilmektir en mühimi. Üç günde suyu kaynar arkadaşlıkların.Önce büyük bir heyecanla sırlar dökülür (ki en büyük hata da iyi tanımadan hemen kendini açmaktır.) ve ertesi gün bakarsınız o insan yelken açmış başka diyarlara. Veya en ufak kavgada hemen tabanları yağlamış. Bu kadar mı ucuz dersiniz dostluklar? Bu kadar mı ucuz artık insanlar? Bu kadar mı şartlı ve beklentili arkadaşlıklar? Birbirini tanımak için zaman ve imkan bile yaratılmaz. An’lık bir vakit geçirme veya dert dökme aracıdır sadece dost… Çabucacık sıkılır insanlar birbirlerinden. Tahammül sınırlarının ne kadar azaldığı, boşanma oranlarından da belli değil mi? Aileci, statükocu bir yapıyı savunmuyorum elbet. İsteyen yalnız yaşamayı seçebilir pekala. Sadece eski zamanlara oranla günümüzde her şeyin hızla tüketildiğini ve insan ilişkileirnin zayıfladığını görüyorum.

İnternet sayfalarından, sosyal paylaşım ağlarından (twitter – facebook gibi) bir merhaba, ne haber demek yetiyor işin hazin tarafı. İnsanlar bırakın buluşmayı-görüşmeyi, birbirine telefon açmaya ve nasılsın kelimesini kullanmaya bile yeltenmiyor artık. Gözlemlemek ne kelime, hepimizin birebir yaşayıp da itiraf etmediği şeyler bunlar.

Neyse ki 1979 doğumlu bir nesle mensup olarak kendimi 80 sonrası nesilden daha şanslı görüyorum. Teknoloji ile haşır neşiriz ama televizyonun tek kanallı olduğu zamanları da hatırlıyoruz. İnternetsiz hatta bilgisayarsız ve hatta cep telefonsuz zamanları iyi biliyoruz. Bazen o zamanlara dönmek istiyorum. Ama bu yaş ile…Yani 30’larımda olup da internetin olmadığı zamanlara... Aslında internet, bilgi almak ve global anlamda iletişim kurabilmek için çok faydalı oldu ama beri yandan tüm bu sosyal paylaşım siteleri bizleri esir aldı. Bir sürü tanıdığım insan artık telefon bile açmayıp yalnızca internet sayfasından mesaj atabiliyor.. Bir sonraki nesil e-posta’yı bile özleyecek. O bile daha samimiydi çünkü kişisel e-posta’lar iç dökme aracı olarak en azından bir satırı geçebiliyordu. Şimdiyse Facebook ve Twitter status’lerinde 2-3 satırdan ibaretiz. Eski mektuplaşmaları hatırlatmıyorum bile, renkli zarflarım hala kenarda durur.

Baştan sona bir albümü defalarca dinlemek güzeldir şimdiyse insanlar bir şarkının mp3’ünün başını dinleyip bir sonraki şarkıya geçiyorlar. Sıkıldılar mı mp3 çalarlarının hafızasını silip baştan yükleyebiliyorlar. Evet gülmeyin ama öyle insanlar tanıdım ki sıkıldığı şarkıları saklamak yerine siliyor tamamen yer kaplamasın diye. Yönetmen olmak isteyen bir genç, çektiği görüntülerin ham hallerini silip görüntüleri yalnızca mp4 gibi düşük kalite bir internet formatı olarak saklamak isteyebiliyor. Arşivcilik zaten bitik, portfolyo yaratmak ise angarya olarak görülüyor adeta.

Dostluktan geldiğim yer bu : Materyalizm her şeyi ezdi geçti. Artık dostluklar bile satılık…
Veya bir içimlik. Kullan at psikolojisi…80 sonrası doğanların hali ise daha hazin…

Ece Dorsay
ecedorsay@yahoo.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder