Gökkuşağının altından geçerken...

Gökkuşağının altından geçerken...

18 Aralık 2011 Pazar

Emek Sineması : Çocukluğumun Mabedi

Emek Sineması : Çocukluğumun Mabedi
BirGun Pazar Eki 18 Aralık Pazar 2011

Her yerde yazılıp çiziliyor. Bütün sağduyulu yazarlar ve sinemaya emek vermiş, gerçekten sinema sevgisi olan hatta birazcık şehir kültürü olan insanlar Emek sinemasının yıkım kararını sonuna kadar protesto ediyor. Gene de yetmiyor ve yetmez de. Keşke çok daha fazla insan bir tarihin yıkımına duyarlı olsa… Twitter’da TT olan (yani en popüler olan konular) İnci Sözlük kapatılmasın gibi veya magazinsel konular. Emek Sineması sağ köşedeki listede kendine yer bulamıyor. Sanal ortamlardaki bu duyarsızlığa tanık oldukça, kimi yaşıtlarımın benim kadar şanslı olmadığını görüyorum. Ben, bu nefis yapının içinde nefis filmler gördüm. En tepedeki müthiş E harfi amblemini çocukken kendi ismimin baş harfi farzederek, orayı sarayım ilan ettim. Siyah beyaz filmlerden fırlamış gibi duran tonton müdür Hikmet bey’in biz dahil oraya gelen herkesi sıcacık karşıladığı günler, festival koşturmacaları, dünya çapında yönetmenlerin ve oyuncuların ziyaretleri, babamın büyük bir heyecan ve keyifle sohbete ve röportajlara koşması, günde 4 film görüp rekor kıran annemle babamın zombi olduklarından şüphe ederken, benim de bizzat günde 3 film görerek kendi rekorunu kırmam…

Emek sinemasında, Siyad’ın ilk ödül gecelerini düzenleme kahramanlığını gösteren babama orada yardımcı olduğumuz günler dün gibi aklımda. Ödülleri tören boyunca tutmak, ödül vereceklere dağıtmak, babamın ödül zarflarını tek tek kapatması, içlerine ödül alacakların isimlerini özenle yazması; ne büyük EMEK’ler var bugünlere getirilmiş başarıların ardında…
Siyad (Sinema Yazarları Derneği)’nin açıklaması şöyle : “Emek, tüm sinemaseverler için Türkiye’nin “Cennet Sineması”dır, “Splendor”udur. Onlarca yıldır binlerce filmde “Sinema Bir Şenliktir” dediğimiz salondur... Ahmet Uluçay’ın sinema sevdasının ve “Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak”ının somut halidir… Emek, Lütfi Akad’dır, Ken Russell’dır… Emek, bizimdir. Emek, biziz. “Beyoğlu Sinema Mezarlığı”nın Emek’i de yutmasına izin vermeyecek, Emek’i yıktırmayacağız! “

SİYAD’ın Onursal Başkanı Atilla Dorsay dün Sabah gazetesinin Cumartesi ekinde yayımlanan yazısında Emek Sineması’na kazma vurulduğu gün gazeteciliği bırakacağını açıkladı. İlk kez bir yazımda babamın ismini anıyorum. Gerçekten bu olay beni etkiledi.
Babamın samimiyetinden en ufak bir şüphesi olana, akan gözyaşlarına bizzat tanıklık etmiş kızı olarak, derinden yara aldığını rahatlıkla söyleyebilirim.
Emek sinemasının fuayesinde mükemmel insanlar tanıdım ve sohbet imkanı buldum. Sinema aşkıyla dolup taşan büyüklerim ve hocalarım da sık sık oradaydılar. Sevin Okyay’dan, Mithat Alam’a; Prof. Oya Başak’tan Vecdi Sayar’a… saymakla bitmez.

Her yere AVM, gökdelen yapılarak ruhsuzlaştırılıp, kimliksizleştirilmesine şu anda karşı çıkmazsak, yaşanmışlığı ve hatıraları olan, bize tüm güzellikleri hatırlatan hiçbir binamız, mekanımız kalmayacak. Rant sahipleri, kısa vadeli hesaplarla koskoca tarihi şehri yerle bir etmeye devam edecekler. Acilen ses çıkarmamız lazım. Avrupa ülkelerinde tarihi binalar hep bozulmadan korunarak yalnızca restore edilir. Bizde ise modernizasyon adı altında, şehrin dokusuna tecavüz var. Bu da maalesef, şehir kültürü, bilinci ve planlaması olmayan kısa vadeli rantçı zihinler tarafından yapılıyor.

24 Aralık Cumartesi günü saat 16:00’da Taksim meydanında toplanılıp Emek sinemasına yürünecek ve basın açıklaması okunacak. Şehrinin ve tarihinin elden gitmesini istemeyen tüm duyarlı insanları bekleriz : "Çadırınızı, uyku tulumunuzu, battaniyenizi, çayınızı, kahvenizi ve isyanınızı alın, gelin" ! Kapitalizmin tek tipleştirmeye yönelik, şehir ve onun tarihinin tecavüzüne boyun eğmeyelim.

Ece Dorsay
ecedorsay@yahoo.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder