FİLOZOFLARIN MÜZİK ALGISI
00:59 04 Nisan 2010
En basit ve donuk reklam jingle’ına kadar indirgenen müziğin ruhunu kaybetmemesini istiyorum. Müziğe eski çağlardaki o kutsal haliyle bakarsak, reklam jingle’ına değil sinema ruhuna daha çok yakışır.
Bu hafta müziğin felsefesinden bilgiler aktarmak istiyorum, çok hoşuma gitti paylaşmak istiyorum sizlerle. Popüler kültürün aşkı ve müziği ne kadar sığ hale getirdiğine, insanın ve ilgilendiği alanların kutsallığını yok edişine tanık olurken aslında aşkın da müziğin de din, felsefe, bilim gibi alanlar kadar değerli olduğunu vurgulamak amacım. Beri yandan da kendimi ve okurumu bilgilendirerek biraz vizyon kazandırmak. Hem kendime, hem okura…Bu bilgilerin ders kitabı ruhuyla değil, değişik bir tat alarak okunacağını seziyorum nedense… Ben keyifle göz attım hepsine… Daha derinlere inmek için çok kitap karıştırmak iyi olabilir. Bilgi dolu yazıya kalıcı alıntılarla devam ediyorum :
Konfüçyüs, (İ.Ö.551-478). Chou’lar devrinde yaşamış ve Çin’e ikibin yıldır hâkim olan felsefenin kuruculuğunu yapmış bir filozoftur. O, duyuların dışa vurumunu ses ile tanımlar. Müziğe ontolojik tanımlama getirir ve müziğin yer ile gök arasındaki uyum olduğunu söyler. “Bütün sesler dimağdan çıkar. Müzik de onların farkları ve uygunlukları arasında bir geçittir. Sesi bilip de ahengi bilmeyenler kuşlar ve hayvanlardır. Tonu bilip de müzikten anlamayanlar insanlardır. Müziği yalnız büyük insanlar bilirler... Müzik, birlik vücuda getirir, merasimler ise ayrılığı doğurur. Birlikten karşılıklı bir dostluk, ayrılıklardan da karşılıklı bir saygı meydana gelir. Müziğin hâkim olduğu yerde bir yakınlık vardır... Müzik içten, merasim dıştan gelir. Müzik içten gelmekle süküneti sağlar. Merasimler dıştan gelmekle kültürü vücuda getirir. Yüksek bir müzik daha kolaydır. Büyük merasimler mutlaka basittir.”
Pythagoras, (İ:Ö.580-500). Samos’da doğdu. İtalya’da öldüğü düşünülür. Matematik, gökbilim ve müzik konularında çalıştı. sayı ve armoni bağıntısından söz eder. Evrendeki cisimlerin hareket ederken belirli aralıklarla ses çıkardığını söyler. Ona göre, ruhun temizlenmesinde müzik bir araçtır.
Sokrates, (İ.Ö.470-399). Atina yakınlarında doğan ünlü yunan filozofudur. Ölüme mahkûm edilmiş ve zehir ile öldürülmüştür. Sokrates’e göre doğruyu bulma yöntemlerinden biri ironidir. Sokrates bu yöntemi, soru-yanıt ile öğrenim diye tanımlamıştır.
“Sokrates felsefesine göre pratik başarının özü, her şeyden önce, insanın kendi kendini gereğince tanıyabilmesinden güç almaktadır ve sadece insanın kendini bilip tanıyabilmesiyledir ki; neyi yapmanın ve neyi yapmamanın gereğince saptanmasında aldanma payı hayli azalmış olacaktır. Bu nedenle Sokrates, kendi içinde ilahi bir ‘daimonion’un yani Tanrı’dan gelen bir sesin varlığına inanmış ve bu sesin kendisini, yapılması ya da yapılmaması gereken şeyler üstünde uyarmakta olduğunu açıkça söylemekten çekinmemiştir (!).”
Platon –Eflatun-, (İ.Ö.428/7-348/7). Atina yakınlarında doğdu. Ailesi soylu ve zengindi. Döneminin en iyi eğitimini görmüş, aynı zamanda spor ile uğraşmıştır. Ömrünün çoğunu hocası Sokrates’in ölümüne neden olmayacak ideal bir devlet’i tasarımlamakla geçirdi.
Uzun bir süre yaşadığı yeri terk ederek birçok ülkeyi dolaştı. Atina’ya kırk yaşlarında dönüp Akademia’yı kurdu ve ömür boyu burada dersler verdi. Atina’da öldü. Platon müziğin eğlenceden ibaret olmadığını, ruhani bir boyutunun olduğunu söylemiştir. Platon’a göre müzik, insan ruhunu sakinleştiren, dinginleştiren bir sanattır. Ona göre melodi; söz, makam ve ritim karışımıdır. Sözleri müziğin efendisi olarak söyler. Müzik eğitiminin insanı yücelttiğini ve düzeni sağladığını savunur.
Aristoteles, (İ.Ö. 384-322). Makedonya doğumlu. Platon’un derslerini izledi. Assos’da bir okul kurdu. Daha sonra Aleksandros’un eğitimiyle ilgilendi. Ona göre müzik ve trajedi yoluyla insanlar temizlenir ve arınırlar (Katharsis). Tragedya Katarsis sağlar, müzik de bunun için bir ögedir. Kısacası müzik, ruhun eğitiminde önemli bir rol oynar.
Dilerim bu hoş bilgiler, müziğe listelerde bir numara olmaktan ibaret bir eşyaymış ya da güzellik yarışmasıymış gibi bakanları biraz olsun etkiler.
Ece Dorsay
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder