Gökkuşağının altından geçerken...

Gökkuşağının altından geçerken...

24 Nisan 2012 Salı

Atlas : Tolgahan Çoğulu’nun Mikrotonal Gitar öyküsü: 

22 Nisan 2012 BirGun Pazar Eki

 Açık Radyo programıma ilk defa, enstrümantal çalan bir müzisyeni konuk aldım. Atlas adlı albümüne, oğlunun ismini vermiş Tolgahan Çoğulu. Mikrotonal gitar denilen, epey komplike ve müzikal anlamda yeni ufuklar açan gitarı tekrar tasarlamış, albümde bu gitarıyla çeşitli türküleri ve farklı bestecilerden parçaları yorumlamış. ITU Turk Musikisi Devlet konservautarı’nda klasik gitar bölümü kurucularından. Genç yaşına rağmen epey yol katetmiş. 

1978 yılında Ankarada doğdu. Klasik gitar eğitimine 12 yaşında başladı. 1996-2001 yılları arasında Boğaziçi Üniversitesi Folklor Kulübünde Ayhan Akkaya ile klasik gitar eğitimini sürdürdü ve BÜFK Gitar Topluluğu'nun birçok konserinde yer aldı. 16. ve 17. Iserlohn Gitar Festivali, 5. Lambesc Klasik Gitar Festivali, 16. Estergon Klasik Gitar Festivali ve 1. Westfalian Guitar Spring gitar festivallerine katıldı ve Roland Dyens, Carlo Domeniconi, Dale Kavanagh, William Kanensiger, Jorge Cardoso gibi birçok gitaristle çalışma fırsatı buldu. 2001 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Dr. Erol Üçer Müzik İleri Araştırmalar Merkezi (MİAM) Klasik Gitar Yüksek Lisans programına kabul edildi ve burada Soner Egesel ve Bekir Küçükay ile çalışmalarını sürdürdü. 2010 yılında 'Bağlama Tekniklerinin Klasik Gitar İcrasına Uyarlanması' başlıklı doktora tezini bitirip mezun oldu. Bu tez, 2011 yılında VDM Publishing tarafından yayınlandı. 2007 yılında Erhan Birol ile beraber klasik gitar ikilisi Duoisti kurdu. İkilinin CDsi İki Elin Sesi, Pan Müzikten 2011 yılında yayınlandı. Chopin Prelude Mi Minör düzenlemesi Periferia Music tarafından 2011 yılında yayınlandı. 2008 yılında Ayarlanabilir Mikrotonal Gitarı tasarladı. 2011 yılında Sinan Cem Eroğlu ile birlikte Mikrotonal Gitar Duoyu kurdu. 2012 yılında Kalan Müzik tarafından mikrotonal gitar ile yaptığı 'Atlas' CDsi yayınlandı. 

Bana heyecan veren, perde ayarları değiştirilebilen ve akort sistemi farklı olan mikrotonal gitarın ne olduğuna ve nasıl ortaya çıktığına dair bilgiyi, İstanbul Teknik Üniversitesi MİAM Müzik İleri Araştırmalar Merkezi’nde eğitim veren Michale Ellison’un kaleminden okumak gerek : “Anadolu’ya ve Ötesine Bakmak Tolgahan’ın Anadolu müziğine,özellikle bağlama çalan âşıklara ve ilgili (ama farklı) olan Osmanlı makamlarının dünyasına olan ilgisi ve hassasiyeti, onun ayarlanabilir perdeli gitarla olan çalışmalarının başlıca yönünü temsil ediyor. Tolgahan’ın Uzun İnce Bir Yoldayım ve Yemen Türküsü gibi başlıca bağlama eserlerinin kendi görkemli uyarlamalarının çok iyi gösterdiği üzere: perde kısmında bazı ayarlamalar yapıldığında, gitar Anadolu müziğini yorumlamaya gayet ikna edici bir şekilde uygun hale geliyor. Öyle ki, Tolgahan şüphesiz bağlama çalanlardan öğrendiği parmak vurma tekniklerini vuruş teknikleriyle buluşturduğunda, gitar çalanın neredeyse Erdal Erzincan veya Erol Parlak olduğu sanılabilir.” Ben Tolgahan’ın çalma tekniğinde, modern batı formlarından da yoğun şekilde etkilendiğini gördüm ve bu sentez durumu hoşuma gitti ki normalde sentezlere fazla heyecan duran biri değilimdir. Andy Mckee’nin akustik gitarı vurarak ve telleri çekerek çalma tekniklerinden, tapping gibi perdelere vurma tekniğinden etkilendiğini düşündüğümü söylediğimde, onayladı. Andy Mckee’nin stilini de kendine örnek aldığını söyledi. Tüm bunların dışında, Tony Levin’in Chapman Stick adlı özel gitarından bahsetti. Bol perde ve bol telden oluşan , piyano gibi çalınan mobil bir telli çalgı ama pek yaygın değil. Zaten bildiğim ve ilgilendiğim bir konuydu. Pink Floyd’dan Led Zeppelin’e, klasik rock’u da hala çok dinlediğini anlattı. Dilerim, bu türde enstrümantal çalışmalar daha fazla yayınlanma şansı bulur ve özellikle akustik/klasik gitarın sınırları daha da zorlanır.

 Ece Dorsay

ecedorsay@yahoo.com

17 Nisan 2012 Salı

BİZ, geçen haftaki Açık radyo konuğum; huzur veren naif alternatif rock


BİZ, geçen haftaki Açık radyo konuğum; huzur veren naif alternatif rock

15 Nisan 2012 BirGun Pazar Eki

Geçen hafta radyoya konuk olarak Biz grubu aldım. WePlay’den taze çıkmış albümlerini ilk dinlediğimde çok çarpılmamıştım. Albümü ikinci hatta üçüncü ke dinlediğimde durum değişti. Hatta vokalleri önce hafif detone buldumsa da, radyodaki canlı performanslarındaki samimiyet ve şiirsellik beni etkiledi. Aslında memlekette Coldplay, Pixies tatlarında müzik yapan gruplara bir açlığım vardı. Duruşu maço rock’çı olmayan pek grup yoktu nerdeyse. Rock’un klişelerinden kendini kurtaramayan ve memlekete uyum sağlamak için samimiyetsiz sentezler yapan gruptan bol bir şey yok. Biz grubunun hali, tavrı gerçekten naif ve içten.

Bugüne kadar üç rock grubu konuk aldım ve en keyif aldığım program Biz grubuyla olan program oldu. Kişilik olarak da ilginç insanlar ve belki kafalarımız da uyuştu bir derece.

Yaydıkları elektrik samimi geldi. Mehmet’in “ben liderim, ben öfkeliyim” gibi artık insanı bezdiren bir rock solisti elektriği yok. Tam tersine, usta müzisyen Martin Gore veya Erasure’dan Vincent Clarke gibi sakin, kendiyle barışık, naif, pozitif bir elektriği var.

Basın bültenleri de, büyük iddialarla yazılmamış, insanı rahatsız edici değil, aksine gayet sade ve içten bir bülten, kısa bir biyografi diyebiliriz hatta :

Temelini 2000’li yılların başında atan ve Mehmet Güren’in yaptığı besteler üzerinden hareketlenen Biz, 2008 yılında Mehmet Güren (gitar/vokal), Ahmet Acar(bas), Can Lüleci(klavye) Osman Konuray (davul) ’lık kadroyla kurulmuş bulundu. Bilumum eleman değişikliklerinden sonra grup, Mehmet Güren (gitar/vokal) Damla Pehlevan (klavye/geri vokaller) ve Osman Konuray (davul) dan oluşan son haline ulaşmayı başardı.

Es geçilmesin, gruba başından beri Mihael Nahmias (saksafon) ve taze olarak da Ecenur Güder (bas gitar) eşlik etmekteler. Kendileri iyi insanlar.

Bas gitarda Alp Okçu’nun katılımıyla Rock’n Dark 2010 yarışmasında yüzlerce grup arasından ilk 3′e kalan “biz”, aynı yıl Dream Tv’in Yuxexes Ar-Ge programına davet edilerek daha geniş kitlelere ulaşmayı başardı (Dream Tv’de de Alp Okçu vardı yanlışlık olmasın).

Devamındaki süreçte Emre Nişancı prodüktörlüğünde sürdürülen albümün kayıtları 2011’in son aylarında nihai haline ulaştı. Albümün Şubat 2012′de çıkması hepimizin temennisi. Albümde trompette Melis Şeşen, trombonda Cihan Mutlu ve suzafonda Ertan Şahin eşlikleriyle biz’i yalnız bırakmadılar.

Buddha, Peyote, Dogzstar gibi mekanların yanı sıra İstanbul ve Ankara’da lise/üniversite festivallerinde boy gösteren biz, bir yandan da çeşitli ev ve sergi mekanlarında akustik performanslar sergilemeyi sürdürüyor. Akla kazınmayı seven sözleri, coşkulu ve duygusal tınlayan melodileriyle, klavye ve üflemelilerle sıkça beslenen grubun müziğini illaki bir türe sokuşturmak istersek, modern indie rock diye bir ara yol bulalım, olsun bitsin.

Pixies’den Where is My Mind’ın iznini alabilmeleri, Frank Black’ın onayıyla olmuş ve bu gerçekten heyecan verici dedim kendilerine. Şarkıyı Türkçeye çevirmişler : Aklım Nerede olmuş ismi. Aslında biraz daha özgünleşebilirler zamanla, sound ve melodi olarak. Ben bu tarz müziğin, memlekette özlemini duyduğum için, bana taze bir nefes gibi geldi. Hepimiz Birimiz, albümün lokomotif şarkılarından. Bal Gibi ve Geri Kalamayız da naif ama direkt sözleriyle, akılda kalıcı melodisiyle oldukça güzel hisler uyandırdı. Sadece akustik gitar ve klavyeli radyo performansları ise, beni albümden daha fazla mutlu etti. Belki de bu tarz müziğin, akustik gitarın öne çıkmış haliyle servis edilmesi, ruh(um)a daha fazla hitap ediyor.

Sonuç olarak, Türkiye’deki rock sahnesine iyi ki geldiler, hoş geldiler, rock gruplarındaki klişelerden bıkanlara taze bir nefes aldırdılar.

Ece Dorsay

ecedorsay@yahoo.com

8 Nisan 2012 Pazar

İzmir’de Evliya müzisyen Erkan Oğur ile Karşılaşma


İzmir’de Evliya müzisyen Erkan Oğur ile Karşılaşma

1 Nisan 2012 BirGun Pazar Eki

İzmir’de ilk konserimi, Bios barda vermiştim. 2011 ‘in Nisan ayıydı, beklediğimden çok daha iyi geçmişti herşey. Güzel bir kitle vardı. Kendi bestelerim dışında, cover’lar da çalmıştım. Patricia Kaas ve Jeff Buckley gibi isimlerden Madonna’ya eklektik bir listem vardı. Groovebox’um ve pedallarımla, gitarımla başbaşa, Don Kişot misali, her zamanki halimle sahne almıştım. Seyirci bana çoğu şarkıda eşlik etmişti, evimde gibiydim adeta, kendimi yabancı bir şehirde hissetmedim. Alsancak sokaklarında afişlerim vardı, konser öncesi heyecanım ve mutluluğum çoktu. Konser sonrasıysa değerli dinleyicilerimle sohbet paha biçilmezdi.

28 Mart 2012 tarihinde, yine İzmir’de olup, Bios barda, Telvin projesi kapsamında; gitar/perdesiz gitarda Erkan Oğur , bas gitarda Alp Ersönmez, davulda Turgut Alp Bekoğlu’nu en önden izleme şansına erişmek gerçek bir güzellik ve şifaydı. Erkan Oğur , müziğin evliyası, sahneden bana huzur verici bir gülümseme ile baktı bir an. Ara verdiklerinde, Erkan Oğur’un yanına gidip tanışmak, epeyce cesaret gerektirdi. Konserden önce zaten yolda Alp ve Erkan üstad ile karşılaşıp, kendileriyle ayak üstü kısa bir sohbet etmiştik. Bu şehrin rahatlığını ve huzurunu gerçekten seviyorum.

Erkan Oğur, 1995'te basçı İlkin Deniz ve davulcu Turgut Alp Bekoğlu'yla bir araya gelip yeni, saf müziğin peşine düşmüştü. Aylarca çalıştılar, tartıştılar. Basçı Deniz'in ABD'ye yerleşmesine karşın arayış sürdü. 10 yıl boyunca müzikleri sadece küçük caz kulüplerinde, Northsea gibi yurtdışındaki önemli caz festivallerinde duyuldu. Telvin kıvama ulaşınca, 2004 sonunda kayda girdiler. Bir yıl sürdü. Albüm 2006'nın ilk ayında yayımlandı. İlkin Deniz'in Türkiye'ye gelmesini fırsat bilen üçlü 2005'in son günlerinde ilk kez Telvin repertuvarını İstanbullu konser dinleyicilerine sundu. Erkan Oğur "Telvin tecrübesi üçümüzün de enstrümanımıza, müziğe bakışımızı değiştirdi" diyor. “Üçlü, bir müzikal fikrin paylaşıma açık, özgür ve etkili işlenebileceği en küçük nüve. Geometrideki üçgen fiziksel yeterliliği işaret eder, çatı çağrışımı yapar. Müzikteki üçlü ise ev ortamının sıcaklığına sahiptir. İlkin ve Turgut uzun yıllardır tanıdığım, enstrümanlarındaki yetkinliklerine inandığım, müzikte benzer beğenileri paylaştığım, birlikte uzun bir yolculuğa çıkacak kadar güvendiğim arkadaşlarım.” diye de ekliyor. “Telvin renkler anlamına geliyor. Tasavvuf erbabı, halden hale geçmeye, karar haline doğru yürüyüşe telvin diyor. Yunus Emre'nin telvini anlattığı şiirinden etkilenip müziğimize bu ismi seçtim. Klişelerden, kirlerden arınıp, çocuksu saflığa ulaşma yolunda henüz emekleme aşamasındayız. Tutku, korku, aşk, hırs, nefs gibi insani zaaflardan, egolardan arındığınız noktada hâlâ müzik varsa, bu saf müziktir. 1995'te stüdyoya girdiğimizde, önce seçtiğimiz besteleri yorumladık. Sonuçtan memnun olmayınca, sadece doğaçlama yapmaya karar verdik. Tam beş ay başkalarının etkilerini yansıtan doğaçlamalar yaptık. Sonunda, o an üretilen ve bir kereye mahsus olan müziği çalacak noktaya ulaştık. Anahtar diyebileceğimiz bir temayla doğaçlamanın kapısından girip, bu dünyada özgürce dolaşıp, farklı bir kapıdan çıkmayı denerken kaybolduğumuz da oldu.”

Erkan Oğur’un, Telvin projesi hakkında söyledikleri epey aydınlatıcı. Alp Ersönmez, bu projeye yeni katılmasına rağmen, işinin hakkını fazlasıyla veriyor. Sahnede, beş telli olan elektrik bas gitar ve de elektro-akustik bas gitarıyla adeta bütünleşti. Efekt pedallarından da epeyce faydalandı. Erkan Oğur, en bayıldığım ve marjinal bulduğum gitar efektörü e-bow’u çok dozunda, yerinde kullandı. Tellere yaklaştırınca, telleri titreştirerek, sesin sonsuza dek devam etmesini sağlayan bir ufak cihaz, e-bow.

Konsere ara verdiklerinde, Erkan Oğur’a, Suzanne Vega’yı da tarz olarak kendime yakın bulduğumu söyledim ve çok sevdiği bir isim olduğunu söyledi bana. Sahneye çıktıklarında, Sade’den Smooth Operator tema melodisini, emprovizasyonda kullanmaları beni çok etkiledi. En azından ben öyle duydum, hissettim.

Sonuç olarak, konser değil ayindi hatta ibadetti. Konser çıkışı, Erkan Oğur, sakince sahneden indi ve mekanı usulca terkederek, tek başına Alsancak sokaklarında gözden kayboldu. Arkadaşım ve ben, arkasından bakakaldık. İzmir gene beni bir şekilde büyüledi.

Ece Dorsay

ecedorsay@yahoo.com

Lana Del Rey ve NME - Brit ödül listesi

Lana Del Rey ve NME - Brit ödül listesi

25 Mart 2012 BirGun Pazar Eki

Lana Del Rey’in Born To Die albümünü ısrarla dinlemiyordum. Overrated olduğunu yani fazlaca abartıldığını düşünüyordum. Eve CD’si gelmişti, uzun zamandır başucumda duruyordu. Baharın gelmesiyle, yüksek sesle evde müzik dinleme isteğim arttı. Lana’nın albümünü CD çalarıma koydum ve sesi epeyce açtım. Prodüksiyon müthiş. Bazı şarkılar, nerdeyse Britney Spears vokalli gibi ve melodiler to tatta; sıkıcı, yeni yetme pop müziği gibi tınlıyor. Bazı şarkılar ise pop müziği prodüksiyonunda yeni bir ufuk açıyor sanki. En çok dikkati çeken parça Video Games (Video oyunları), hem klibi hem düzenlemeleri ve sözleriyle, gerçekten bir şaheser gibi. Dinlemeye doyamadım desem yeridir. Amy Winehouuse’a benzetenleri anlamıyorum, onun kadar büyük bir yetenek değil ve sound’u da R&B’den uzak, çok daha pop. Epey cilalı ama zaten Lana’nın sesine, duruşuna böylesi uygun. Özel bir yetenek değil ama güzel bir rüzgar estirecek kadar nitelikli.

NME dergisinin geleneksel ödüllerinin sonuçları açıklandı. 2012’nin ödül alanları :

En İyi İngiliz Grup
Kasabian -
En İyi Uluslar arası Grup
Foo Fighters
En İyi Solo Artist
Florence + the Machine
En İyi Yeni Grup
The Vaccines
En İyi Performans
Arctic Monkeys
En İyİ Albüm
The Horrors – Skying
En İyi Şarkı
Florence + the Machine - 'Shake It Out'
Dancefloor Anthem
Katy B - 'Broken Record' –
En İyi Video
Hurts - 'Sunday'
En İyi Festival
Glastonbury
En İyi Show
Fresh Meat
En İyi Film
Submarine –
En İyi Film Müziği
Back And Forth - Foo Fighters
En Kötü Albüm
One Direction
En Kötü Grup
One Direction

Gördüğünüz gibi EN KÖTÜ’leri de seçiyor NME dergisi. Oldukça ilginç olabiliyor tabii böylesi. En iyi festivalin Glastonbury olmasına şaşırmadım doğrusu. Bu ödüller, genelde bana çok danışıklı dövüşüklü gelir ama NME dergisi oldukça kendine özgü seçimler yapar. Biraz daha tahmin edilebilir ödüller ise Brit ödülleri. Brit Ödülleri kazananlarını da buraya yazmazsam olmaz :

En İyi Erkek Solo
Ed Sheeran
En İyi Kadın Solo
Adele
En İyi Çıkış Yapan
Ed Sheeran
En İyi Grup
Coldplay
En İyi Single
One Direction - What Makes You Beautiful

Yılın Albümü
Adele - 21
En İyi Uluslararası Erkek
Bruno Mars
En İyi Uluslararsı Kadın
Rihanna
En İyi Uluslar arası Grup
Foo Fighters
En İyi Uluslarası Çıkış Yapan
Lana Del Rey

Özetle; NME ödüllerinden öğrenilecek daha fazla şey var. En kötüleri bile merak edip dinleyebilir ilgili dinleyici J

Ece Dorsay

ecedorsay@yahoo.com