Tükenen Madonna biletleri, Bizden Alternatif Müzisyenler
vesaire…
3 Mart 2012 BirGun Pazar eki
Artık ülkemizde çok fazla konser oluyor. İnsan sahiden hangisine gideceğini şaşırıyor. Evet, konser delisi bir insanımdır ama açıkçası son yıllarda, bana çok şey katacak bir caz müzisyeni veya taptığım bir grup veya merak ettiğim yeni bir isim olmadıkça çok fazla konsere gitmiyorum. Tabii, fazla konsere gitmek de göreceli . Jane Birkin ve Cat Power gibi isimleri izledim en son. Duruşu ve tavrı tartışılan Madonna’nın en azından pop tarihindeki yeri ve cesareti tartışılmaz. İnönü stadyumunda kendisini izlemiştim. 90’ların başıydı. Yanıbaşımda bir ufak çocuk gözlerini kapatmıştı utanıp. Müthiş bir şovdu ve o yaşta daha da etkileyici gelmişti ama bilet almaya saldırmadım hemen bu seferki konserine. Biletlerin iki günde bitmesine şaşırmadım mutlaka bir
plan vardır bolca davetiye de olmuştur çünkü U2’da hemen tükendi galeyanına getirdiler ve gittiğimizde gördük ki stadın yarısı boştu. Diyeceğim o ki, Madonna biletlerine saldırmadım ve biletsiz kaldım ama zaten şarkılarını evde dinlemek bana yeter veya bir diskoda. Dört saat süren stada giriş çıkış işkencesini, en son U2 için çekmiştim. Madonna’nın şovu için pek de cazip
gelmedi çünkü pop şarkıları bir şekilde büyük sahnelerde ihtişamını yitirebiliyorlar. Nitekim Suzanne Vega konserine gitmek istiyorum ama bilet kalmış mıdır emin değilim galiba bu son dakikacılık huyumdan bir türlü vazgeçemiyorum.
Bu aralar radyoda çalmaktan en keyif aldığım şarkılar ; Uncut ve Mojo gibi
dergilerin derlemeleri. Geçen hafta Michael Stipe’ın seçtiği ilginç indie
grupları ve şarkıları dinledik. Bu haftasonu (yani siz bu yazıyı okuduğunuzda
muhtemelen çalmış olacağım.) RHCP grubunun en sevdiği 15 funk parça seçmesi
olacak ama yüksek ihtimal programı müthiş İngiliz DJ Tim Hallam ile birlikte
sunacağız ve onun da 70’lerden engin funk seçkisinden de dinleyeceğiz.
Elime bir çok alternatif CD ulaştı ve memlekette ne kadar
çok alternatif iş çıktığını bir kez daha anladım. Gazino grubunu konuk aldıktan
sonra Peyote müzikten elime geçen Ricochet, Proudpilot, KafaBinDünya, DDR,
Sakareller gibi birçok grubun albümü ve 123, Tolgahan Çoğulu gibi başarılı grup
ve özgün sanatçıların da albümleri geldi. Bir müzisyen ailesi veya ordusu
tanımak çok müthiş, radyo programıma konuk almaya başlamak, aldığım en güzel
kararlardan biri oldu şüphesiz. Daha aklımda epeyce isim var. Cazdan, blues’a
ve alternatif’e, gitar virtüözlerine, bu memlekette inandığı yoldan giden,
nispeten batıdan daha fazla beslenen isimler, güzel sentez yapanlar her zaman
konuğum ve yazı konum olabilirler. Geçen hafta Gazino grubunu yazmıştım
biliyorsunuz. Geçen haftaki programıma konuk almadığım için, bir grubu bizzat
tanımadan yazmamaya özen göstereceğim.
Biyografi kitaplarını severim. Daha ziyade müzisyenlerin hayatlarını anlatan kitapları severim.
Kurt Cobain’den Jeff Buckley’e epey biyografi kitabı okudum. RHCP’nin solisti Antony Kiedis’in hayatını İngilizceden keyifle okudum, Patti Smith’in otobiyografisi Çoluk Çocuk, zaten çok etkileyiciydi. Bir günde bitirivermiştim.
Şimdi elimde James Dean’in yeni çıkmış bir biyografisi var : Mutant Kral. Bu
kısacık ömrü anlatan kocaman bir kitap yazmışlar ki bu da sürenin değil sürecin
önemini gösteriyor. Işıltısı daimi parlamış bir yıldız. Henüz bitirmeye vakit
olmadı ama kapağı bile haliyle çok çekti, James Dean’in siyah beyaz bir
portresini bir kitabın kapağına koyduğunuz an, o kitap çok satar tabii.J
David Dalton tarafından kaleme alınmış. Konuya biyografi kitaplarıyla başladım
ama asıl varacağım yer neresi ben de bilmiyorum J
Ece Dorsay
ecedorsay@yahoo.com
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder