Karanlık ile Barışık Bir Masal – Malefiz
Disney’in 2014 yılında gösterime giren birinci
filminde, Uyuyan Güzel’e feminist bir bakış açısı ekleyen sıra dışı Malefiz
serisi, sihirli Moors ormanlarında yaşayan anti kahraman Malefiz’i tek boyutlu
kötü karakterlerden öteye taşımıştı. Yeni doğmuş bir bebeği lanetleyen
Malefiz’in kendince güçlü sebepleri vardı. Aşık olduğu ve insan soyundan gelen
Stefan’ın hırslarına yenik düşüp Malefiz’i uyutarak kanatlarını kesmesi
Malefiz’in eğlenceli karakterini karanlığa teslim etmişti. Angelina Jolie bir röportajında, bu senaryoyu
tacizlere karşı da bir tavır olarak kadın senaristin yazdığını söylemişti.
Serinin ikinci filminde barışı sağlamanın acil gerekliliği
özellikle vurgulanmış. Dünya düzenindeki kötü gidişata güzel ve etkili bir
barış mesajı içeriyor film. Çocukların bu evrensel ve zamana meydan okuyan
mesajı hissedip içselleştirmeleri bu filmi zamansız yani kalıcı kılabilir.
Periler ile insanların savaşı, barışı sağlayabilecek
bir aşk, ailelerin düşmanlığı bana Romeo ve Juliet’in eskimeyen aşk hikayesini
de hatırlattı. Ailenin ve barışın önemine yapılan vurgu da film boyunca
hissedilebilir. Filmde Yüzüklerin Efendisi’nden aşina olduğumuz yürüyen dev
ağaçlar ve Avatar’daki sihirli ormanın bütünlük ruhunu da fark etmek mümkün.
Avatar’ın prodüksiyonunda çalışıp özel efekt tasarımlarıyla Oscar alan Robert
Stromberg, Malefiz ile ilk yönetmenlik tecrübesini yaşıyor. Dolayısıyla
Avatar’a benzeyen uçma sahneleri ve Prenses Aurora’nın incelediği uçuşan
ışıklar fantastik sinemaya aşina olanlara biraz tanıdık geliyor. Filmler arası
göndermeler hikayeye zenginlik katıyor.
Angelina Jolie’nin heybetli, dev siyah kanatlı ve
boynuzlu duruşu, aile ile görüşme isteksizliği ile Kraliçe Ingrith’i
canlandıran Michelle Pfeiffer’ın daha sade görüntüsü ve önce oğlunun evlilik
kararına ılımlı yaklaşan tavrı, filmin başında iyi ile kötü arasında keskin bir
ayrım yapmamıza sebep olsa da, Malefiz’in çok boyutlu karakterini, film aktıkça
görüyoruz. Bana göre bu senaryo, insan denilen varlığın çıkarlarına ve
hırslarına yenik düşebildiğini de vurguluyor.
Angelina Jolie’nin yüzünü ince uzun gösteren makyajı
ve heybetli boynuzları, dişlerinin vampiri andıran sivriliği, bize kötü
karakter klişelerini çekici bir biçimde yansıtmayı başarıyor. Bu çekicilikte,
Angelina’nın doğal oyunculuğunun ve karizmasının payı büyük elbette. Niyeti
belli olmayan, yaşı hafiften geçkin mağrur ve kibirli Kraliçe rolü için
Michelle Pfeiffer seçimi de yerinde olmuş.
Filmin soundtrack’ine gelirsek galiba favorim bu kısım
; Lana Del Rey’den James Newton’a, Pink’den Room’a, Billie Ellish’den Tony K’ye
bize zengin, modern ballad ve pop şarkılar, çokça piyanolu orkestrasyonlar
sunuyor. Room’dan Higher’ı dinlemelere doyamadım. Sırf müzikleri için bile
böyle fantastik filmleri izlemeye değer. Anlamlı mesajları ve şahane
görüntüleri de bonus.
Ece Dorsay
17 Ekim 2019-10-17
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder